Aynı olaya tanıklık eden çocukların ifadeleri arasında hareket yönünden çelişki bulunduğundan, bu ifadelerin hükme esas alınamayacağı, mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamının eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, ne var ki bu sonuca tamamen davacının tutum ve davranışları sebebiyle ulaşılıp davalının kusuru bulunmadığından; kusursuz eş aleyhine açılan boşanma davasının reddi gerekeceği-
Sadakatsiz kocanın, kıskançlık gösteren karısı hakkında boşanma davası açamayacağı–
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu ve bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekeceği- Taraflar arasında görülen boşanma davasında evlilik birliğinin zina nedeni ile değil şiddetli geçimsizlik sebebiyle sona erdiği ve kararın kesinleştiği anlaşıldığına göre mahkemece TMK. 236/2 maddesinin uygulanmamış olmasının isabetsiz olduğu-
Şahısların şirketi devraldıkları tarih itibariyle firmanın mevcut aktifinin nelerden ibaret olduğunu, bu aktifler arasında çekişme konusu taşınmazın bulunmadığını bilerek pay satın aldıkları ve ona göre bir bedel ödedikleri dikkate alındığında şirkete sahip olmalarından önceki dönemde devri gerçekleştirilen çekişme konusu taşınmazın tapu iptal ve tescilini isteyemeyecekleri-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı olgusunun toplanan deliller ve denetmen raporuna dayanak oluşturan tutanak içeriğindeki tanık beyanları dikkate alındığında ispatlanıp ispatlanmadığı; tutanakta ismi geçen tanıkların mahkemede tutanakta yazılı beyanlarından rücularının haklı nedene dayanıp dayanmadığı; buradan varılacak sonuca göre davanın reddinin gerekip gerekmediği-
Medeni kanunun 134. maddesinde yapılan değişiklikle kusurlu eşe dava açma hakkı tanınmışsa da, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin hiç kusursuz eş aleyhine dava açabileceği şeklinde yorumlanmamasının gerekeceği, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tesbitinin dahi tek başına boşanma kararı verilmesine yeterli olamayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmasının ve eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması gerekeceği-
Akıl hastalığı sebebiyle kendisine vasi tayin edilen kocaya kusur yüklenemeyeceğinden TMK. 174/1-2 uyarınca maddi ve manevi tazminat isteminin reddinin gerekeceği-
Dava tarihinden sonra, yargılama safhasında barışan tarafların, kendi istekleri ile beraber yaşamaya devam ederken; boşanma davasının, davacının talebi ile vekili tarafından takip edilmediği, fakat dava tarihinden sonra, beraber yaşarlarken taraflar arasında meydana gelen fiziksel şiddet olayı sebebiyle davacının talebi üzerine dava yenilenerek yargılamaya devam edildiği- Boşanma hükmünün ferileri olan maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu olması gerekmekte olup; davacının, dava tarihinden sonra davalıyla beraber yaşayarak davalıdan kaynaklı kusurları affetmiş olduğu, ancak; her davanın seyri açıldığı tarihteki hukuki ve fiili duruma göre devam edeceği için af olgusu, sadece taraflar arasında yaşanılan son olaydan önceki vakıalarda sonuçlarını doğuracak olup, tarafların dava tarihinden sonra gerçekleşen olaylara dayanarak başka bir boşanma davası açabileceği- 
Boşanma davası açıldıktan sonra (dava devam ederken) oluşan olayların boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.