Trafik güvenliğinin sağlanması açısından karayoluna bu şekilde çıkışın Karayolları Mevzuatı gereğince uygun olup olmadığı Karayolları Genel Müdürlüğünden sorulmalı gerekli izinler alınmak ve karayoluna çıkış şartları belirlenmek suretiyle bir karar vermek gerekeceği- ........... Kadastro Müdürlüğünün ................. tarihli yazısı ile dava konusu ...... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma nedeniyle .......... ve ....... parsellere ayrılmış olduğu bildirildiği halde, güncel tapu kayıtları getirilerek taraf teşkili hususunun denetlenmemiş olmasının doğru görülmediği-
Davacının, «maliki bulunduğu bazı taşınmazların ve kahvehane-deki payının yarısının işletme ve faydalanma haklarını, kendisinden nafaka istenmemesi ve taşınmazların vergilerini ödemek koşuluyla dava-lılara bırakmasını» öngören sözleşmenin, «davacının izni olduğu sürece, taşınmazı davalıların işgal etmesini sağlayan bir belge» niteliğinde oldu-ğu -
Yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde HMK'nin 326/2. maddesi uyarınca hesaplanacak yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının, dava konusu taşınmazın tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olması halinde tapudaki payları, elbirliği mülkiyetin sözkonusu olması halinde ise miras payları göz önünde bulundurularak sorumlu tutulmaları gerektiği-
Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceğinin kuşkusuz olduğu, ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesinin, gitti kayıtlarının, yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılmasının, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesinin, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılmasının gerekeceği-
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararın ödetilmesine ilişkin tazminat taleplerinin mahkeme kararına dayandırılması durumunda, davacıların zararının mahkeme kararının kesinleştiği tarihte doğmuş sayılacağı ve zamanaşımı süresi için bu tarihin esas alınacağı-
Devletin, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan birinci derecede ve objektif sorumluluk esasına göre sorumlu olduğu, MK’nun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu(haksız fiil sorumluluğu), tapu sicilini tutma görevi ile yükümlü olan memurun yaptığı yanlış işlem ve kayıtta kusursuz olmasının, devleti sorumluluktan kurtarmayacağı, tapuda yapılan işlem sonucu bir zararın oluşmasının, bu işlem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasının devletin sorumlu tutulması için yeterli olduğu–
İmar çalışmaları işleyen kazandırıcı zamanaşımı süresini kesmeyeceği ve tapu kaydı hukuki değerini yitirdikten sonra yapılan trampa ve temlik işlemlerinin yolsuz tescil oluşturacağı-
Bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için diğer kazanma koşulları yanında taşınmazın aynı zamanda nitelik itibariyle de kazanmaya elverişli olmasının gerektiği, bir yerin nitelik itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden olup olmadığının en iyi belirlenme yönteminin hava fotoğrafları olduğu-
Davanın hak düşürücü süreden reddine dair ilk kararın Özel Dairece yargılama giderlerine hasren bozulması ve mahkemece anılan bozma kararına uyulması nedeniyle davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre 25.02.2009 tarihli ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.06.1987 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3. maddesiyle 3402 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline dair Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararının eldeki davaya uygulanıp uygulanamayacağı-
Davacı tarafın, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu, murisin mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini kanıtlaması gerektiği- Mirasbırakan tarafından davacıya da zaman içinde önemli ölçüde kazandırmalarda bulunduğu, pek çok mal varlığı bulunan ve muhtemel mirasçılarıyla beşeri ilişkileri hakkında olumsuz bir açıklama yapılmayan mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektiren somut bir olgu ortaya konulamadığı, mektup içeriği gözetildiğinde davacının devirlerden bilgisi olduğu gibi, davalı tarafça taşınmazlar üzerine inşaat yapıldığından dolayı bu hususun açıklığa kavuşmasını istediği, mektupta davacının da imzasının bulunduğu, imza ve mektup içeriğinin aksinin iddia edilmediği, mirasbırakanın davacıyı dava konusu devirler konusunda bilgilendirdiği, mirasbırakanın davacıya da kazandırmalarda bulunduğu, protokol hükümlerine göre tarafların paylaşım konusunda anlaştıkları, mirasbırakanın ölümünden önce dava dışı bir kısım taşınmazların taraflara intikal ettiği, satış bedeline ilişkin olmak üzere dekont ve ibranamelerin sunulduğu, tapuda gösterilen satış bedelleri ile taşınmazların gerçek bedelleri arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince temlikin muvazaalı olduğu iddiasını ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olduğu- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; "taraflar arasında imzalanan 06.10.2009 tarihli protokolde dava konusu taşınmazlardan bahsedilmediği, protokolde açık, net ve belirli sınırlandırmalar yapılmadığından protokolün dava konusu taşınmazları kapsamadığı hususunun açık olduğu, mirasbırakanın davalı oğluna yazdığı 31.10.2008 tarihli mektupta, oğlunun içini ferah tutmasını ve rahatlamasını, davalının üzerindeki taşınmazlarla ilgili davacı kızının ileride zorluk çıkarmayacağını ve bir talebinin olmayacağını belirttiği, mirasbırakanın terekesinden satış bedelinin çıkmadığı, davalının tek erkek evladı olduğunu, davacının ise yurt dışında yaşadığı ve yapılan temliklerden haberinin olmadığı, dava konusu taşınmazların kıymetinin oldukça yüksek olduğu, davacı her ne kadar tanık göstermemiş ise de dosya kapsamından muvazaanın varlığının açık olduğu, davanın ispatı için tanık delilinin şart olmadığı, dava dışı mirasçıya ise hiçbir kazandırma yapılmadığı, açıklanan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu hususunun davacı tarafça ispatlandığı, dolayısıyla hükmün bozulması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.