Mahkemece öncelikle davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri, genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri, gerekirse banka kayıtları üzerinde kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde üyelik devrinden sözedilmediği hususu üzerinde de durulup, daire satış vaadinin üyelik devri niteliğinde olup olmadığı, bu tarihten sonra aynı üyelikle ilgili genel kurullara kimin katıldığı, üyelik yükümlülüklerinin kim tarafından yerine getirildiği, davacının açıkça ya da zımmen kooperatif üyesi olarak kabul edilip edilmediği hususlarında ayrıntılı gerekçeli rapor alınıp, öncelikle davacının üyeliğin devrine ilişkin kararın iptali ve ortaklığın tespiti talepleri ile ilgili karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakan babası ...'ın dava konusu 29 parsel sayılı taşınmazda tapu tahsis belgesi ile zilyet iken anılan taşınmazdaki haklarını ... Noterliğinin 14.03.2006 tarih ve10614 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davalı gelini H.'ya sattığını, satış sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek satış vaadi sözleşmesinin iptali ile miras payı oranında iptal ve tescile, olmazsa tenkise-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
8. HD. 01.04.2019 T. E: 2016/2480, K: 3492-
Noter huzurunda düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde 'taşınmazların karşılığının nakden ve tamamen ödendiği' yazılı olup, bu miktarın başka bir belge ile ispatlanmasına gerek olmadığı, buna göre ivazlar arasında misli bir fark da oluşmadığından İİK'nin 278. maddesinin 3. fıkrasının 2. bendinin uygulanma koşullarının oluşmadığı; diğer yandan davalı üçüncü kişi ...’ün borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun da ispatlanamadığı ve dolayısıyla İİK'nin 280. maddesi kapsamında iptal kararı verilemeyeceği gerekçesiyle 'davanın reddine' dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalının aynı yeri iki ayrı satış vaadi sözleşmesi ile farklı kişilere sattığı ve halen davaların derdest olmaları gerçekliği karşısında davaların birleştirilerek sonuçlandırılması gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece, iki mirasçılık belgesi arasında çelişki olması durumunda; çelişkinin giderilmesi için davacıya süre verilerek çelişki giderildiği takdirde satış vaadi sözleşmesi tarihinde kayıt malikinin mirasçılarının tamamının miras hak ve hisselerini davacıya satmayı vaat ettiklerinin anlaşılması halinde satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunacağından davanın kabulüne aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece her ne kadar asıl davadaki alacak iddiasının ispatlanamadığı gerekçesi ile bu davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı arsa sahibine kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince verilmesi gereken 4 adet daireden; 3 numaralı bağımsız bölümün dava dışı X'e, 14  numaralı bağımsız bölümün ise davalı Y'ye ait 183/224 payın dışındaki 41/224 payın dava dışı Z adlı kişiye ait olduğu anlaşılmakla, davacının mahkemece birleşen dosyalarda verilen tapu iptali ve tescil kararı ile söz konusu dairelerin tam paylarını alamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, maddi bir zarara uğradığı açık olup, bu zararın tespit ve tahsili ile ilgili olarak açılan iş bu davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı - tapu iptali tescil davaları için taşınmazlardaki diğer paydaşlar ile davanın tarafları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı - Takibe dayanak belgenin kıymetli evrak niteliğindeki kambiyo senetlerinden olan ve soyut borç ikrarını içeren bir bono olup, söz konusu bononun taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmadığı - Bu alacağın kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer almayan ve senet içeriğinden "nakden ödenen bir para" olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla senet aksinin ancak aynı kuvvetteki bir yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği - Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin "bağımsız bölümlerin paylaşımı" başlıklı hükmünde, sözleşme tarihinde henüz bina ve bağımsız bölüm bulunmadığı, dairelerin sadece konumlarının gösterildiği dikkate alındığında anılan bağımsız bölümlerin sözleşmede konumları gösterilen dairelere karşılık gelip gelmediklerinin belirlenmemesinin isabetsiz olduğu-
TBK. m. 147 (eBK. m. 126) uyarınca kira alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıl olduğundan, dava tarihinden geriye doğru 5 yıl hesaplanarak ve teslim tarihi de dikkate alınmak sureti ile kira alacağına hükmedilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.