Muterizin karşı tarafa noterden gönderdiği ihtarnamede ihtiyati haczi 6.10.2010 tarihinde öğrendiğini ifade ettiği, itirazın ise 7 günlük süre geçirildikten sonra 12.11.2010 tarihinde yapıldığı belirtilerek İİK’nun 265.maddesi uyarınca itirazın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
Başvuru, borca itiraz niteliğinde olup, başvurunun niteliği de gözetilerek İİK'nun 169/a-1 maddesi gereğince mutlaka duruşma açılması ve itirazın duruşmalı olarak incelenmesi gerekeceği, dosya üzerinde yapılan inceleme ile sonuca gidilemeyeceği- Borca itirazın kabulü halinde takibin "durmasına" karar verilmesi gerekirken, "iptaline" hükmolunmasının doğru olmadığı-
Borçlunun itiraz dilekçesinde itirazına konu takip dosyası numarasını da bildirdiği görülmekle, mahkemece husumetin takip alacaklısına yöneltilerek borçlunun itirazlarının İİK.nun 169/a maddesi uyarınca yöntemince incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan madde hükümlerine aykırı olarak ve genel hükümlere göre yargılama yapar şekilde eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile itirazın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Anonim ortaklıkta (şirkette) nama yazılı hisse senetleri herhangi bir kıymetli evraka bağlanmamış (pay senetleri çıkartılmamış) ise çıplak pay devrinin herhangi bir şekle bağlı olmamakla birlikte pay defterine kayıtla ortaklığa karşı ileri sürülebileceği- Borcun doğumundan sonra yapılan devir işlemi pay defterine işlenmediği için ortada geçerli bir devrin varlığından söz edilemeyeceği-
Taraflar arasındaki ihtiyati hacze konu uyuşmazlık ile ilgili olarak icra takibi yapıldığı ve vaki itiraz üzerine, henüz ihtiyati hacze itiraz hakkında karar verilmeden önce 29.12.2011 tarihinde Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açıldığı dosya içeriğinden anlaşıldığından ihtiyati hacze itirazın, alacağın esasını inceleyen mahkemece incelenmesi gerektiği-
Hakim, tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, maddi vakalarla bağlı olduğundan, “haczedilen taşınırların kendisine ait olduğundan bahisle haczin kaldırılması” talebinde bulunmuş olan şikayetçi üçüncü kişinin bu talebinin “istihkak davası” niteliğinde olduğu kabul edilerek, istihkak davası prosedürüne göre sonuçlandırılması gerekeceği–
İstihkak iddiasına konu mahcuzların satış bedelleri alacaklıya ödenmediği halde bedelin davalı alacaklıdan tahsiline ilişkin hüküm oluşturulmasının doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarının amacının “borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarruflarının geçersizlik ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle davacı-alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak” olduğu- Haciz tutanağında 1.300,00 TL ev eşyası haczedilmiş ve haciz mahallinde başka hacze kabil mal görülmediği belirtilmiş olup, haciz tutanağının, İİK. mad. 105/2 anlamında geçici aciz belgesi hükmünde olduğu ve bir başka taşınmaz üzerinde de ipotek ve hacizlerin olduğu anlaşıldığından, aciz halinin varlığının kabulü gerektiği- Davalı-üçüncü kişinin, borçlunun eşinin muhasebecisi olması nedeniyle borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olması gereken kişilerden sayılacağı, ayrıca 2009 yılından itibaren peyderpey verilen para için 2013 yılında alacağın teminat altına alınması için ipoteğin tesis edildiği iddiasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından mahkemece “ipoteğin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı” şeklindeki gerekçenin isabetli olmadığı-
Takip dayanağı yapılan iş sözleşmesi kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği gibi, borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde de, borç kabul edilmediğinden, sözleşme şartlarının yerine getirilip getirilmediği ve dolayısıyla alacağın varlığı ile tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirdiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.