Bonodaki hakkın devrinin ancak ciro ve teslim yoluyla olduğu- Bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için fiili zilyetliği yeterli olmayıp, aynı zamanda hakkını müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla belgelemesi gereği- Bonoda ilk cironun lehtara ait olması zorunluluğu- “İcra mahkemesinin müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyla, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfa haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re'sen değerlendirerek buna göre yapılan takibi iptal edebileceği-
İİK'nun 50. ve HMK'nun 447/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 6. maddesinin 1. cümlesine göre, genel yetkili mahkemenin, dava açıldığı tarihte davalı gerçek ve tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesi olduğu-
Takip dayanağı bonoda bedelin rakamla “20.000 TL.” yazıldığı ve ana metin kısmında yazıyla “yirmin” ibaresinin yazıldığı, bonoda yazılı olan “yirmin” ibaresinin herhangi bir anlam taşımadığından yazılmamış sayılması gerekeceği, bu durumda yazıyla gösterilmiş geçerli bir bedel bulunmadığından ve bonoda hem yazı hem de rakamla gösterilmiş iki bedel mevcut olmadığından, TTK. 676. maddesinin uygulama yerinin olmadığı-
Borçlunun halen kayden maliki olduğu ve köy tüzel kişiliğinden satın aldığı (Köy Kan. ek mad. 13'e göre) arsa üzerine, köy tüzel kişiliğince 5 yıl süreyle ev yapmayanlara karşı tapularının iptalini sağlayan yargı kararının alınmadığı anlaşılmış olup, takyidat süresinin sona erdiği 10 yıllık süreden sonra konulan haczin yasaya uygun olduğu kabul edilerek şikayetin reddine karar verilmesinin gerektiği-
İtirazın iptali davası ve bu davada davacının kurum zararına yol açtığı kısmen de olsa kanıtlanamadığından, davalı kurumun olayların açıklanan seyri içinde salt davacıya zarar vermek amacıyla haciz işlemlerini uygulamış olduğu söylenemeyeceğinden, yapılan hacizler haksız olmadığından, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmediğinden, bu yönün bozmayı gerektirdiği-
Meskeniyet şikayeti üzerine icra mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesinden sonra HMK.nun 20/1 maddesinde öngörülen 2 haftalık süre geçtikten sonra dosyanın alacaklı tarafından yetkili icra mahkemesine gönderilmesinin istenmiş olması halinde, mahkemece re’sen “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat tarihi itibari ile şirketin ticaret sicilinde kayıtlı şirket temsilcisinin münferit olarak başka bir kişi olduğu ve dolayısıyla tebligat yapılan kişinin şirketi temsile yetkili olmadığından, tebligat işleminin Tebligat Kanunu'nun 12. maddesine aykırı olmakla usulsüz olduğu, mahkemece öğrenme tarihinin tebliğ tarihi kabul edilmesi gerekeceği-
Süresi içinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda “yetkili icra dairesinin bonoda tanzim yeri olarak gösterilmiş olan ve aynı zamanda ikametgahının bulunduğu yer olduğunu” ileri sürmüş olan borçlunun bu itirazını kabul etmiş olan icra mahkemesinin “dosyanın yetkili olduğu anlaşılan –ve borçlunun yetki itirazında belirttiği- ……………. İcra dairesine gönderilmesine” şeklinde karar vermesi gerekeceği-
Kendisine haciz ihbarnamesi gönderilen SGK Başkanlığı'nca usulüne uygun olarak yapılmış bir itiraz bulunmadığından, bu durumda alacaklının İİK'nun 89/4. maddesi kapsamında dava açmasının şartlarının oluşmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.