TBK'nun 316. maddesinde akde aykırılık nedeniyle tahliye davası açılabilmesi için kiraya verence, kiracıya konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre verilerek, aykırılığı gidermesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda bulunması, diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebileceği-
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, TBK.nın 345.maddesinin bu tarihten sonra açılacak kira bedelinin tespiti istemlerinde uygulanacağı- 3 yıl süreli kira sözleşmesinin sonunda TEFE-TÜFE ortalaması oranında artış yapılacağı sözleşmeyle sabit olduğundan mahkemece bedelin bu husus dikkate alınarak belirlenmesi, bir sonraki sene için ise artışın ÜFE oranında yapılması gerektiği-
İlk sözleşmeden sonra taraflar bir araya gelerek yeniden bir kira sözleşmesi yapmışlar ise on yıllık sürenin bu sözleşmenin bitim tarihinden sonra hesaplanması gerekeceği, belirtilen sözleşmelere göre, TBK’nın 347. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde öngörülen hükmün uygulanabilmesi için 01.12.2005 tarihli kira sözleşmesinin bitim tarihi olan 01.12.2006 tarihinden itibaren sözleşmenin kendiliğinden yıldan yıla yenilenerek uzaması, bu şekildeki yenilemenin on yıllık uzama süresine ulaşması gerekeceği, en son düzenlenen 01.12.2005 tarihli kira sözleşmesine göre on yıllık uzama süresinin dolmadığı, bu durumda kiraya veren yönünden TBK’nın 347. maddesinde belirtilen bildirim yoluyla kira sözleşmesinin sona ermesi şartlarının oluşmadığı-
Davacı kiraya verenin, kiralananda çıkan yangın nedeniyle uğradığı zarardan kaynaklanan alacağın davalılar kiracı ve Büyükşehir Belediyesi ile E.li TEDAŞ'dan tahsili istemine ilişkin dava, 10.08.2012 tarihinde 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu-
Kira sözleşmesinde yer alan artış hükmü dikkate alındığında alacağın likit olduğu ve davacının da talebi bulunduğuna göre davacı lehine kabul edilen asıl alacak üzerinden yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı tarafından gerek ödeme emri tebliğinden sonraki itirazında, gerekse yargılama sırasındaki savunmasında, davacıların dava ehliyetine karşı çıkılmadığı, yeni malik olduklarının bilinmediğine dair herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, bu durumda, davacıların yeni malik olduğunun ve kira parasının kendilerine ödenmesi gerektiğinin davalı tarafından bilinmekte olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı banka, icra takibine itirazında hem icra dairesinin yetkisine hem de borcun esasına itiraz etmiş, davaya cevap dilekçesinde de mahkemenin ve icra dairesinin yetkisiz olduğunu savunmuş olduğundan, mahkemenin, icra mahkemesinin yerine geçerek öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazı çözümlemesi ve takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığını belirtmesi halinde davaya buna bağlı olarak reddetmesi gerekeceği-
Kısa süreli sözleşmeler için uyarlama istenemeyeceğinden uyarlama şartları olmadığı için davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borçlunun borcundan adi kefilin sorumlu tutulabilmesi için borçlu aleyhine Türkiye'de takibatın imkansız hale gelmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi veya hakkındaki icra takibinin semeresiz kalmış olması gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.