İstihkak davasına konu mahcuz yönünden verilen takibin durdurulması kararının fiilen uygulanıp uygulanmadığına dair, İcra Müdürlüğü kararının temin edilip eklenmesinden sonra gönderilmesi için dosyanın mahalline geri çevrilmesi üzerine İcra Müdürlüğü tarafından 28/03/2016 tarihli cevabi yazıda teminat karşılığı tedbir kararının uygulanarak takibin durdurulmasına karar verildiğinin bildirilmiş olması da dikkate alındığında, İİK'nun 97/13 maddesi gereğince bu dava nedeniyle davacı 3. kişinin tutumu sonucu alacaklının alacağının tahsili geciktiğinden, davanın reddi nedeniyle alacaklı yararına % 20 tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Haciz adresinin, borçlunun davalı 3.kişiye devrettiği işyerinin deposu niteliğinde olduğu, bunun yanında, davalı 3. kişinin farklı adreslerde açtığı şube adresleri de borçlunun daha öncesinde çalışıp terk ettiği adresler olduğundan, İİK'nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olup, davanın İİK m. 99 gereğince alacaklı tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı, bu yasal karinenin aksinin davalı 3. kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekeceği, davalı 3. kişinin dayandığı, borcun doğumundan sonraki tarihleri taşıyan ve ayırt edici özellikleri bulunmayan faturalar ayrıca, haczin yapıldığı yere ilişkin borcun doğumundan sonraya ait adi nitelikteki kira sözleşmesi ve vergi levhası mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli olmadığından, davalı 3.kişi tarafından delil olarak sunulan bu belgelerin, istihkak davalarında güçlü delil teşkil etmeyeceklerinden, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın kabulü gerekeceği-
Borçlunun, kesinleşen ve bir belgeye dayanamayan ilâmsız takip hakkında açtığı «borcu bulunmadığını tesbit»e ve “istirdat”a yönelik davada, alacağın varlığını isbat yükünün alacaklıya düşeceği–
Kira sözleşmesine dayalı olarak verilen tahliye ilamının İİK’nun 26. ve 29. maddeleri uyarınca icraya konulacağı; tahliyesi istenen taşınmazda borçlu kiracıdan başka bir üçüncü kişinin bulunması halinde, İİK’nun 276. maddesinin –İİK’nun 41. maddesi- delaletiyle kıyasen uygulanması gerekeceği–
Taşınmazı kullanan kişi, haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı ya da davacının rızası dahilinde kullandığından bahisle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi vs.) bu gibi hallerde, rızanın ortadan kalkması veya tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız ve kötü niyetli kullanım kabul edilmediği- R.ya dayalı kullanım, haksız ve kötü niyetli bulunmadığından tazminat ile sorumluluk da söz konusu olmadığı- Tarafların da kabulünde olduğu üzere, davalı ile davacı arasında dava konusu yerin satımı konusunda anlaşma yapıldığı ve davalının bu anlaşma uyarınca dava konusu yeri depo olarak kullanmaya başladığı ancak tarafların anlaşamamaları nedeniyle tapu devrinin yapılamadığı anlaşıldığından, davalının dava konusu taşınmaza davacının rızası ile girdiği sabit olduğundan, davacı, davalının kullanımına ilişkin onayını dava tarihinden önce geri aldığını kanıtlayamamış olup dosyaya davalı tarafa ihtarname çekildiğine dair bir belge de sunamadığından, ecrimisile hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Davalı davaya konu kira alacağının ödendiğine ilişkin bir belge sunmadığı gibi mahsuplaşmaya ilişkin bir itirazının da ya da savunmasının bulunmadığı, bu nedenle mahkemece davanın kabulü ile İİK.269/a maddesi gereğince temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine karar vermek gerekirken, yapılan re'sen değerlendirme ile dayanak taşınmaz satışına ilişkin sözleşme hükmü uyarına satış bedelinden kira borcunun mahsubu sonucu borç bulunmadığından bahisle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kazaya karışan aracı uzun süre kira sözleşmesi ile alan kiracının işleten olduğu- Davalı şirketin satış müdürü aracı "rıza ile" 3. kişiye teslim ettiğinden ve rıza hilafına bir durum olmadığından lliyet bağının kesilmediği ve şirketin işletenlik sıfatının devam ettiği- Davacının, dava açarken husumet yönelttiği şahısta kusuru bulunmadığından davalı lehine red vekalet ücreti hükmedilmemesi gerektiği- Olay tarihini kapsayan geçerli bir sigorta poliçesi mevcut olduğundan "işletenin işletenlik sıfatının kalkması" nın sigorta poliçesinin geçerliliğini ortadan kaldırmayacağı; sigorta poliçesi ve poliçe nedeni ile davalı sigortanın sorumluluğunun (K.T.K. 20/d-94. md.-107. ve vs. md. açıklanan bazı durumlar ayrık olmak üzere) devam edeceği-
Kesinleşen icra takibi nedeniyle tahliye istemi-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.