Mahkemece dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
HUMK 95. maddesi ve yeni HMK 311.maddesine göre davadan feragatin davaya son veren taraf işlemlerinden olup maddi anlamda kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı, mahkemece bir karar verilip davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davadan feragat edildiğinden ve bu aşamada dahi feragat hakkında mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasının gerektiği-
Mirastan doğan iştirak halindeki mülkiyette, ortaklardan birinin ya da bir kaçının kendi adına MK.nun 618. maddesi hükmüne dayanarak üçüncü kişilere karşı açtığı müdahalenin men'i davalarında, davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların muvafakatının alınması ya da MK.nun 581. maddesi uyarınca bir mümessil tayin ettirilmesinin gerekeceği-
Karar kesinleşinceye kadar davadan feragatin mümkün olduğu, mahkemece, bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davacı vekili tarafından davadan feragat edildiği ve bu aşamada feragat hakkında karar verme yetkisinin yerel mahkemeye ait bulunduğu-
Davada, muvazaanın nasıl gerçekleştiğinin açıklanıp gerekçelendirilmediği, kooperatif eski başkanı olan davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, soruşturma dosyasının dosya içine alınıp incelenmediği, Özel Daire bozma kararında davalılar arasındaki muvazaanın nasıl gerçekleştiği, davalılar ile dava dışı arasındaki hukuki ilişkinin de irdelenip davalının hangi nedenler ve deliller ışığında iyiniyetli kabul edilmediğinin açıklanıp gerekçelendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi istenildiği hâlde; mahkemece bozma kararında yer alan bu hususlar hakkında hiçbir değerlendirme yapılmaksızın, sadece bölgede araştırma yapan davalının davacı kooperatif tarafından açılan ve kooperatif lehine sonuçlanan davaları duymamasının mümkün olmadığı ve taşınmazın dava ve satış tarihindeki değerleri arasındaki fark nedeniyle satışın muvazaalı olarak yapıldığı-
Feragatin geçerli kabul edilebilmesi için hukuki varlığını sürdüren bir davanın mevcut olması gerektiği- Boşanma davası, erkek eşin ölümüyle konusuz hale geldikten sonra, davacı kadının feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurmayacağı, TMK. m. 181/2 uyarınca ölen eşin mirasçılarının kusur  belirlemesi yönünden davaya devam etme haklarının da bulunduğu-
Kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili ile taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi istemine ilişkin davada Anayasa Mahkemesi’nin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ilgili hükümlerine ilişkin vermiş olduğu iptal karar sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olacağı, bu sebeple yeni yasal durum dikkate alınarak yeniden inceleme yapılması gerekeceği-
Paftada yol olarak bırakılan parsel içerisinde A harfiyle gösterilen yerler bakımından davacının aralıksız çekişmesiz malik sıfatı ile 20 yıllık zilyetliğinin olup olmadığının araştırılıp belirlenmesinin gerektiği, bu yönde, TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki koşulların araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu-
Davacının hiç haberi olmadan taşınmazının isim benzerliği nedeniyle başka bir kişinin borcu nedeniyle ihale ile satıldığını tahmini olarak, ihale tarihinden iki buçuk yıl sonra öğrendiği anlaşıldığına göre; davacının zararını karşılamak için icra takip hukuku anlamında başvurabileceği bir hukuki yol bulunmadığından ilgili icra memurlarının hem de tapu memurlarının olayda sorumlu olduğunu ileri sürerek tazminat davası açmada hukuka aykırılık bulunmadığı- İcra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği- Davanın hem icra memurlarının sorumluluğuna hem de tapu sicil memurlarının sorumluğuna dayandığı sabit olduğuna göre; husumetin genel bütçe içinde yer alan kamu tüzel kişilerini temsile yetkili olan Maliye Hazinesine yöneltilmesinde hukuka aykırılığın bulunmadığı- Adalet Bakanlığı ve Maliye Hazinesi'nin davacıya karşı (müteselsil tahsil istemi de bulunmadığından) müştereken olarak sorumlu olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.