Miras bırakan tarafından bakıcısı olan davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan dava konusu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği- Miras bırakanın asıl irade ve amacının tespit edilmesi için kural olarak, miras bırakanın elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamalekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerektiği- Davalının iki buçuk yıl gibi bir süreyle davacıların babası olan miras bırakana baktığı, kendi ailesiyle birlikte miras bırakanın evinde yaşadıkları, devredilen taşınmazlar ile hak ve alacakların murisin tüm malvarlığını oluşturduğu, davacılar ile muris arasında husumet bulunduğu, muris yurt dışından ve yurt içinden maaşı aldığından gelirinin bakımını sağlamaya yetecek miktarda olduğu, tüm malvarlığını devretmesinin makul sınırlar içerisinde değerlendirilemeyeceği, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu, ancak murisin hesaplarındaki paranın davalı tarafından çekildiği veya muris tarafından çekilerek davalıya verildiğinin ispatlanamadığı- "Miras bırakanın dava konusu taşınmazları dışında başka taşınmazlarının da bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakma akdi karşılığında taşınmazı devraldığı, miras bırakan tarafından kendisine bakılmadığına yönelik bir iddiada bulunulmadığı, murisin ekonomik durumunun iyi olmasının ölünceye kadar bakma akdi yapılmasına engel oluşturmayacağı, devredilen taşınmazın değeri dikkate alındığında temlikin makul sınırlar içinde kaldığı, miras bırakanın gerçek iradesinin kendisine baktırmak olduğu, mal kaçırma ve muvazaa iddiasının ispatlanamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 15.06.2010 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı; sözleşmede aylık kira bedelinin 3.500,00 TL olarak belirlendiği; bu bedelin net ya da brüt olduğunun açıklanmadığı; her ne kadar mahkemece; kira sözleşmesinde stopaj bedellerinin davacıya ait olduğuna dair hüküm bulunmaması ve kısmi ödemeler nazara alınarak karar verilmiş ise de, kira sözleşmelerinde kararlaştırılan kira bedelinin net mi, yoksa brüt mü olduğunun anlaşılamadığı hallerde, kararlaştırılan bedelin brüt olduğunun kabulünün gerektiği-
Haciz sırasında üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan kişi her ne kadar üçüncü kişi şirketin yetkilisi olduğunu belirterek istihkak iddiasında bulunmuş ise de, dosya arasında bulunan vekaletnameden, istihkak iddiasında bulunanın T.C. sınırları dahilindeki gayrımenkulleri satma, araç satış ve alım işlemleri ile hesap açma ve para çekme, vergi ve muhasebe işlemleri yapma, elektrik, doğalgaz, telefon ve su bağlatma, abonelik iptalleri, ADSL abonelik ve devri işlemleri gibi konularda yetkili olduğunun anlaşıldığı, üçüncü kişi şirketi idari olarak temsil etme yetkisinin bulunmadığı, davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen yedi günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunulmadığı gözetilerek, davacı alacaklının istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Satış bedelinden 3. sıra iptal edilmiş olsa da, 7. sırada yer alan şikayetçiye intikal edebilecek para kalmayacağından şikayetçinin sıra cetvelinin 3. sırasındaki alacaklıya yönelik şikayette bulunmakta hukuki yararının bulunmadığı- Sıra cetveliyle ilgili başlatılan haciz ve satış süreleri, başlatıldığı tarihteki yasa hükümlerine tabi olup sonradan yapılan değişikliklerde belirtilen süreler önceki yasa zamanında başlatılmış süreleri etkilemeyeceği-
3. kişi durumundaki bankanın, borçlunun mevduatına haciz konulduğunun kendisine “doğrudan doğruya haciz yazısı” veya “haciz ihbarnamesi” gönderilerek haczedilmesi halinde “haciz konulan mevduat üzerinde bankanın hapis ve rehin hakkı ile takas ve mahsup haklarının bulunduğunu” bildirmesinin “istihkak iddiası” niteliğinde olduğu, bu durumda icra müdürlüğünce İİK.’nun 99. maddesine göre işlem yapılması gerekeceği, “hesaptaki paranın derhal icra dosyasına gönderilmesi” nin bankaya bildirilemeyeceği -
İİK’nın 134. maddesinde "... talebin reddine karar verirse ihalenin feshine karar verilmesini talep edeni feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkum eder." düzenlemesine yer verilmiş olduğu- Yasanın para cezasına ilişkin bu hükmünün emredici nitelikte olmakla beraber, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen uygulanması gerekeceği-
Kadastro Kanununda, tapulama tespit gününde yürürlükte olan yasa hükümlerine göre oluşturulmuş, imar ihya şerhlerini dayanaksız bırakan bir hüküm bulunmadığı gibi; imar ihya, belirli koşullarda taşınmaz mal mülkiyetinin kazanılması yollarından biri olarak kabul edildiğinden, kazanılmış hak kuralı gereğince ve ayrıca, imar ihya ve zilyetliği doğrulayan mahkeme hükmünün üzerinden on yıllık hak düşürücü süre de geçmediği için, davalının, kişisel hakkının ayni hakka dönüştürülmesini isteyebileceği de düşünülerek, Hazinenin açtığı imar ihya şerhinin kaldırılması davasının reddinin gerekeceği-
Müddeabihin ıslah yoluyla arttırılması ayrı bir dava ( ek dava )niteliğinde kabul edilmekle, ıslah sırasında, bu miktar için faiz talep edilmemiş ise, davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın, dava açılırken talep edilen faizin bu isteğe de sirayet edeceği gerekçesiyle, ıslah olunan miktara faiz yürütülmesinin olanaksız olduğu-
Borçlu aleyhinde .............. İcra Müdürlüğü'nün ............... Esas sayılı dosyası ile bonoya dayalı olarak başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi derdest olduğu halde aynı bonoya dayalı olarak bu kez de .............. İcra Müdürlüğü'nün ................. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı görüldüğünden, mükerrer takip yapıldığına ilişkin şikayetin kabulü ile ................. İcra Müdürlüğü'nün .............. Esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 179/b-2. maddesi gereğince borçlu şirket hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlanmasında yasaya uymayan bir yönün olmadığı, ancak, aynı madde hükmüne göre, ipotekli taşınmazın satışı gerçekleştirilemez ve bu husus kamu düzeninden olup mahkemece taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi re'sen nazara alınmasının gerekli olduğu, bu durumda, iflas ertelenmesi davasında verilen tedbir kararı kapsamında İİK'nun 179/b maddesi gereğince, ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemeyeceğinden, bölge adliye mahkemesince, ihale tarihinde borçlu şirket hakkındaki tedbirin de devam ettiği sabit olduğundan alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken taşınmazın muhammen bedele eşit ihale edildiği gerekçesi ile hukuki yarar yokluğundan şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.