İşçinin ücretini ve çalışma süresini bilmesi gerektiği varsayımı ile ihbar ve kıdem tazminatının belirli olduğunu düşünmenin isabetli olmadığı, izin ücreti bakımından da durumun aynı şekilde olduğu- Fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının da davanın başında belirlenmesinin mümkün olmadığı- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın belirsiz alacak davası olduğu-
Cı vekili, davalı Gürsel'in kusuru ile meydana gelen kazada 34-2005-6674 plakalı iş makinesinin hasar gördüğünü belirterek, 70.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemi-
Dava konusu edilen işçi alacaklarının hesabına esas ücret miktarı belirsiz olup, ücretteki belirsizlik alacakların miktarını etkileyeceğinden dava konusu edilen alacakların belirsiz olduğunu kabul edilmesi gerektiği- Davanın kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bazı alacakların miktarını arttırdığı görülmekle, dava, karar ve Özel Daire bozma karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 109/2 uyarınca alacaklar belirsiz olduğundan davacının kısmi dava açmasının mümkün olduğu- Davalı banka "bordrosu sunulan işçilerin aynı ünvanda kadro tanımlaması olmadığından muadili olan ve davacı ile aynı işi yapan, aynı özellikte emsal işçi tanımlaması ile işe devam ettiklerini" belirterek ek rapora itiraz etmiş olduğundan, sendikanın bildirdiği ücretin emsal ücret olamayacağı, öncelikle davalı Banka vekilince bordroları sunulan işçilerin davacının emsali olup olmadığı ile ilgili olarak bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak bu işçilerin davacının emsali işçi olmadıklarının anlaşılması hâlinde, geçersizliği tespit edilen fesih tarihi olan ile davacının işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı tarih arasındaki süreçte davalı işyerinde ücret ve ekleri yönünden genel artış yapılıp yapılmadığı sorularak varsa buna ilişkin kayıtların getirtilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Geçersiz sayılan fesih tarihini izleyen dört aylık süre esas alınarak hesaplanması gereken boşta geçen süre ücreti mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davalının kabulünde olan aylık brüt 857,00TL üzerinden hesap edilmiş olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyizi olmadığı, kararın davalı Bankanın temyizi üzerine davalı lehine bozulduğu dikkate alındığında, yapılacak emsal ücret araştırması ile belirlenecek ücret düzeyine göre hesaplama yapılırken (yapılan araştırma sonucunda tespit edilecek ücretin davalının kabulünde olan miktarın üzerinde olması hâlinde) bu hususta davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu-
Davacı işçinin, HM. mad. 106 kapsamında davalı işveren tarafından yapılan görevlendirmenin "esaslı değişiklik" olduğunun tespitine ilişkin dava açmasında hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu- "İş Kanunu’nun 22. maddesinde çalışma koşullarında değişiklik hâlinde başvurulacak hukukî yolların açıklandığı, maddede belirtilen şekilde açılacak eda davalarında iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin esaslı değişiklik olup olmadığı hususunun öncelikle tespit edileceği, bu nedenle davacının beklediği hukukî korumayı ancak eda davası açarak sağlayabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Alacaklı vekili için «takip tarihi»ndeki değil «icra dairesince alacaklı vekiline «ödemenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan» avukatlık ücret tarifesine göre, avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekeceği—
Borçlunun 3. kişideki hak ve alacaklarının haczi için haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, 3. kişinin, borçluya ait hak ve alacağı var ise haciz gereği işlem yapması, yok ise icra dairesine itirazlarını bildirmesi gerektiği, bu durum 3. kişinin hukukunu ilgilendirmekte olup, borçlunun korunmaya değer hukuki yararı olmadığından onun tarafından şikayet konusu yapılamayacağı-
Tazmin edilen teminat mektubu için temerrüt tazmin tarihinden başladığından, bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi ve alacağa uygulanacak temerrüt faizinin alacağın tahsili sürecinde değişen faiz oranının da uygulanmasına olanak sağlayacak şekilde hesaplama yapılması gerekeceği-
İhalenin feshi talebinde bulunan şikayetçinin, satış isteyen alacaklı ya da borçlu olmadığı, resmî sicilde kayıtlı ilgili ve sınırlı ayni hak sahibi sıfatlarının bulunmadığı, şikayet konusu olmayan taşınmazların maliki üçüncü kişi sıfatı ile takipte yer aldığı, bu durumda anılan şikayetçinin kendi adına kayıtlı olmayan taşınmazlara ilişkin ihalenin feshini talep etmekte aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı- Mahkemece, nispi harç alınmadan ve teminat gösterilmesi şartı yerine getirilmeden sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Tapu iptal ve tescil davasının kesinleşmesiyle, davacının çekişme konusu payın mülkiyetini 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 705/2. maddesi uyarınca tescilden önce kazandığı ve eldeki davayı da bahsi geçen dava sonucunda kazandığı bu mülkiyet hakkına dayanarak açtığı, o halde, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu-
İİK. mad. 134/2 uyarınca ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde, mahkemenin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği- Satış bedelinin taşınmazın muhammen bedeline eşit olması halinde, şikayetçinin, kendi menfaatinin muhtel olduğunu ispatlayamadığından, ihalenin feshini istemekte hukuki yararının da olmadığı- Hukuki yarar yokluğu nedeniyle işin esasına girilmeksizin istemin reddi halinde para cezasına hükmedilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.