Eser sözleşmesi- Yüklenici alacağının ve irat kaydedilen teminat mektubu bedelinin tahsili ile birleşen davada ise davacı idarenin müspet ve menfi zararlarının tahsili istemi-
Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-itirazın iptali davasında, davacı-birleşen davada davalı kefilin genel kredi sözleşmesinde sorumlu olduğu kefalet tutarı ve birleşen davada davalı-kefil tarafından takip tarihinden önce kefalet limitinin de üzerinde kalacak miktarda ödeme yaptığı ve bu hususun birleşen davada davacı banka kayıtları ile sabit olması da gözetildiğinde birleşen davada davalı kefil için de takip yapılmasının İİK. mad. 67/2 anlamında davalı bankanın kötü niyetli olduğu ve birleşen davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde bu yönde bir talebi olduğunun da göz önüne alınması gerekeceği-
Borçlu şirketin, diğer davalı arsa sahipleriyle yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine ilişkin tasarrufun iptâlinde davacı-alacaklının hukuki yararı bulunduğundan, davanın esasına girilerek, toplanacak delillerin sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği–
Taraflar arasında düzenlenen “Taahhüt Senedinin”ce “1990 yılından sonraki üç yıllık dilimlerin ilk yıl irtifak hakkı bedellerinin yeniden takdir edileceği” yazılıdır. Bu yazılış biçimine göre, 1990 yılından sonraki kira süresi boyunca her üç yılda bir, o yılın başında davalının kira parasını tespit edeceği, bu tespit edilen kira parasının üç yıllık dilim içerisindeki ilk bir yıl için uygulanacağı belirlenmiş olup, üçer yıllık dilimler halindeki kiranın üç yıl sonunda tekrar belirlenmesi durumunda bu belirlemenin hangi kıstas ve ölçütler esas alınarak yapılacağı konusunda, ayrık bir hükme yer verilmeyen sözleşmede- Davalının bedel takdir hakkının üst sınırı 3’er yıllık dönemlerin bitim tarihinden itibaren yeniden başlayacak üç yıllık dönem başında, dava konusu kiralananın boş olması halinde emsal ve rayice göre olması gereken kira parası olduğunun kabulünün gerektiği- Bu belirlemeden sonra, yine hak ve nesafet kuralları, davacının bu yerde eski kiracı bulunuşu, taraflar arasında uzun süreli bir kira sözleşmesinin düzenlendiği olgusu göz önüne alınarak, belli bir miktarda indirim yapılması gerektiği-
Acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle "portföy tazminatı", "ikramiye bonosu" ödenmesi talebinden kaynaklanan tazminat istemi-
Maddi yanılgıya dayalı olarak yapılan bozmaya uyulmuş olmasının, taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı- Davanın açıldığı tarihte yürürükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 292. maddesi ile, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 202. maddesi hükmü gereğince yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgelerin bulunması halinde tanık dinletilmesinin mümkün olduğu- Davacı, "taşınmazın temlikinin inançlı işleme dayalı olduğunu, taşınmazın devrinden sonra alınan banka kredisini ödediğini" iddia ederek dosyaya bir takım banka dekont ve muhasebe fişleri ibraz etmiş, esasen evrak arasına alınan banka kayıtlarından da gerçekten de davalı tarafından alınan kredinin bir kısım taksitlerinin davacı tarafından ödendiği görülmekle, öncelikle birleşen davada, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep edildiği halde, dava açılırken yalnızca talep edilen ecrimisil miktarı üzerinden harç yatırıldığı, elatmanın önlenmesi isteği bakımından yargılama aşamasında harç ikmali yapılmadığı gözetilerek birleşen dava davacısına elatma bakımından harcı tamamlanması için imkan tanınması, ondan sonra; davacı tarafından yapılan ödemelere ilişkin kayıtların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu gözetilerek, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılması, öte yandan davacının yalan yere yemin ettiği iddiası ile ilgili, davacı tarafın Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu suç duyurusuna ilişkin evrakın da getirtilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek, yemin delilinin en son başvurulması gereken delil niteliğinde olduğu da gözetilerek, çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem kapsamında davalıya devredildiği kanaatine varılması halinde, çekişmeye konu kredi borcunun tamamının davacı tarafından ödenip ödenmediği hususları üzerinde durularak, bu aşamada TBK.'nun 97. maddesindeki düzenleme de gözetilerek, varılacak sonuç çerçevesinden asıl dava ile birleşen dava hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Yargılama sırasında keşfen belirlenen taşınmazın değeri üzerinden sadece asıl dava bakımından harç ikmali yapıldığı, birleşen dava bakımından harç ikmali yapılmadığı halde, yanılgılı değerlendirme ile asıl davada harç ikmali yapılmamış, birleşen davada harç ikmali yapılmış gibi değerlendirilerek hatalı vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu-
Vasiyetnamenin iptali, olmazsa tenkis istekleri-
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan süresiz nafaka isteyebileceği-
Belediyenin hacze konu banka hesabının havuz hesabı niteliğinde olması halinde, borçlu belediyenin haczedilmezlik hakkından açıkça feragat etmiş olacağı- Belediye Kanununda 6552 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 11.09.2014 tarihinden sonra başlatılan icra takiplerinde uygulanabileceği ve bu tarihten sonra icra müdürlüğünce borçlu belediyeye -5393 s. Belediye Kanunu mad. 15/son uyarınca- borca yetecek mal göstermesi için muhtıra tebliğ edilmeden, "doğrudan" haciz konulmasının usulsüz olduğu-
Asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği- Yargılama sırasında davalı tarafından davacıya ödeme yapıldığı, aralarında sulh protokolü başlıklı belge düzenlendiği ve davacının davalı yönünden davadan feragat ettiği anlaşılmakla poliçe limiti ve sulh-ibra sözleşmesinin değerlendirilerek buna göre karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.