Kadın tarafından açılan birleşen davada, erkeğe dava dilekçesi tebliğ edilip, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ve ön inceleme duruşması yapılmadan dosyanın birleştirildiği, birleştirme kararı ile dosyanın gelmesinden sonra da, bu eksiklik tamamlanmadığı gibi, taraflara birleşen davaya ilişkin olmak üzere delil sunma imkanı tanınmadan bozma sonrasında yapılan 26.05.2016 tarihli ilk duruşmada kadın tarafından açılan tazminat davasının kabulüne karar verildiği, açıklanan bu hususun davacı- karşı davalı erkeğin savunma hakkını kısıtlayan ve adil yargılanma hakkını etkileyen önemli bir usul hatası olduğu-
Haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemi-
Katılma alacağı hesaplanırken TMK'nun 230 ve 231. maddeleri gereğince taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinden davacı-birleşen dosya davalısı davalı koca lehine belirlenen değer artış payı alacağının düşülmesi ile kalan miktarın yarısına katılma alacağı olarak karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davası-
Asıl davanın davacısının 1.000,00 TL gelir kaybı talebi olmasına ve gelir kaybına ilişkin asıl davada davacının atiye bırakma talebi asıl davada davalı tarafından kabul edilmemiş olmasına göre, Mahkemece 283,31 TL gelir kaybına ilişin zarar belirlendiğine göre talepten az olan bu miktara mahkemece hükmedilmesi gerekirken ıslah dilekçesinde dava değerinin portföy tazminatı yönünden arttırıldığı, talepten fazlaya hükmedilemeyeceği için gelir kaybına ilişkin hüküm kurulmadığı gerekçesiyle bu talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davaların aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içerdikleri, bu nedenle mahkemece, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmadığı, o halde mahkemece yapılması gereken işin; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı hususunda Yargıtayın ve Dairemizin yerleşik uygulamaları doğrultusunda gerekli araştırmaları yapmak üzere işin esasına girmek olması gerekeceği-
Haczi ayakta olan davacının, sıraya itiraz etmekte hukuki yararının bulunduğu- Borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri iddiasına dayalı aşılan davada, ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu ve davalının alacağının gerçek bir alacak olduğunu birbirini teyit eden ve takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun delillerle ispatlaması gerektiği-
İcra mahkemesince verilen kararların tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz edilebileceği, temyiz tarihinin ise, temyiz harcının yatırıldığı veya temyiz dilekçesinin temyiz defterine kaydedildiği tarih olduğu- Şikayet başvurusunun incelenmesinde icra mahkemesince taraflar gelmese bile karar verileceği, dosyanın işlemden kaldırılmayacağı-
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.U.M.K’nun 288.’nci maddesi (yargılama sırasında 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun 200.maddesi) gereğince davacı tarafından talep edilen kira miktarına göre kira bedelleri ancak kesin delillerle kanıtlanabileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.