Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmekte olduğu- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
9. HD. 18.06.2018 T. E: 2017/2972, K: 13087-
Miras bırakanın, satış yolu ile temlik ettiği dava konusu taşınmazın, mirasbırakan adına kayıtlı iken davalının arkadaşı olan dava dışı kişiye satış suretiyle devredildiği, onunda kısa bir süre sonra davalıya temlik ettiği, davalının ikinci eş olduğu ve davacının ise birinci eşten olma çocuğu olduğu, davalının ev hanımı olup alım gücünün bulunmadığı, bu nedenlerle işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığının kabulü gerekeceği-
8. HD. 18.03.2019 T. E: 2018/680, K: 2842-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, İİK. mad. 283/II'ye göre iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değer nisbetinde üçüncü şahsın nakten tazmine mahkum edileceği- Dava konusu araç davalı tarafından dava dışı dördüncü kişiye satıldığından ve dava bedele dönüştürüldüğünden, davalı yönünden aracı elden çıkardığı tarihteki bedeli konusunda bilirkişiden alınacak rapor doğrultusunda takip konusu olacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Haciz sırasında çalışanlar "haciz yapılan işyerinin öncesinde borçluya ait olduğunu, borçludan devralındığını" beyan etmesine karşın, davacı haciz yapılan işyerinin bir başkası tarafından boşaltıldığını beyan ederek bir kısım mahcuzların bu işyerini boşaltan kişiden satın alındığına ilişkin fatura sunmuşsa da , bu kişinin borçlu şirketin eski çalışanı olduğu, aynı yerde yapılan bir diğer haciz de; borçlu adına kredi kartı ekstreleri, tediye makbuzları ve telefon faturasının bulunduğu, borçlu şirketin haciz adresi ile aynı yerde kurulduğu ve ortaklarının ikamet adresi olarak da eldeki davaya konu haciz adresini gösterdikleri, borçlu şirketin buradan taşınmasından kısa süre sonra davacı üçüncü kişi şirketin farklı bir adreste kurulmuş olmakla birlikte, delil olarak sunulan vergi levhasına göre, bu adresinde şube olarak faaliyete başladıkları ve işyerinin mülkiyetinin de borçlu adına kayıtlı olduğu görüldüğünden, davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
9. HD. 05.03.2012 T. E: 2011/3949, K: 6772-
Miras bırakanın, üçüncü kişilere temlik yaparak da mirasçılarından mal kaçırabileceği, temlikin mutlaka mirasçılara yapılması gerekmediği -
Muris muvazaası iddiasına dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemi-
Fonun taraf olduğu her tür dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine sonuçlanması halinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanundaki yazılı tazminat hükümleri Fon hakkında uygulanmayacağından mahkemenin davalı banka aleyhine inkar tazminatına hükmetmesinin bozmayı gerektireceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.