• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 577 - Yürürlükteki kanunun 519 uncu maddesini karşılamaktadır.

    Bu maddenin konu başlığı «I. Ehliyet» şeklindedir. Genel işlem ehliyeti ile bazı işlemlerde aranan özel ehliyetin karıştırılmaması için, başlığın «I. Mirasa ehliyet» şeklinde düzenlenmesi daha isabetlidir. Örneğin bağışlamayla ilgili Borç-lar Kanununun 235 inci maddesinde kenar başlık sadece ehliyet değil «Bağışlamaya ehliyet» şeklindedir. Bu nedenle maddenin bu konu başlığı «Mirasa ehliyet» şeklinde değiştirilmiştir. Böylece mirasçı olabilme ehliyetinin ifade edilmek istediği açıklık kazanmaktadır.

    Madde, İsviçre Medenî Kanununun 539 uncu maddesindeki aslına uygun olarak iki fıkra hâline getirilmiştir.

    Maddenin birinci fıkrasında «Mirasa ehil olmayanlar» bu Kanuna göre ehil olmayanlarla sınırlı tutulmuştur. Zira Anayasamızın 35 inci maddesi herkesin miras ve mülkiyet hakkına sahip olduğu temel kuralını koymuştur. 1984 tarihli Öntasarıda olduğu gibi «Mirasçı olma ehliyeti kanunen kaldırılanlar» şeklindeki bir ifade kullanılacak olursa, bu ifade dolayısıyla maddenin Anayasa’ya aykırı olması sorunu gündeme gelebilecektir. Bu nedenle maddede «Bu Kanuna göre mirasa ehil olmayanlar dışındaki herkes» ifadesi kullanılmıştır.

    Maddenin ikinci fıkrasına tüzel kişiliği olmayan kişi topluluklarına belli bir amacı gerçekleştirmek üzere yapılan kazandırmalarda «bu kişilerin mirası hep birlikte edinmiş olacakları» ifadesi konulmuştur. Zira, ancak kişiliğe sahip olanlar hak edinebilecekleeri için, tüzel kişiliği, yani kişiliği olmayan topluluklara yapılan kazandırmaları, bu topluluğu oluşturan kişilerin hep birlikte edinebilmeleri olanağı getirilmiştir.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 501 - Madde, yürürlükteki kanunun 519. maddesini karşılamaktadır.

    Başlık madde metniyle uyumlu hâle getirilmiş ve kaynak İsviçre Medenî Kanununun 539.maddesinin Almanca metninde uygun olarak değiştirilmiştir.

    Birinci fıkrada vasiyet ve miras mukavelesi  deyimleri yerine kaynak Kanunun Almanca metnine uygun olarak üst kavram olan «ölüme bağlı tasarruf» deyimi kullanılmıştır.’:

     

    «C. Mirasçı olma şartları

    I. Ehliyet

    1. Hak ehliyeti

    Madde 501 - Mirasçı olma ehliyeti kanunen kaldırılanlar dışındaki kişiler kanunî mirasçı olabilecekleri gibi, ölüme bağlı tasarruf sonucu mirasçı veya vasiyet alacaklısı da olabilirler.

    Tüzel kişiliği bulunmayan bir topluluğa belli bir amaç için yapılan kazandırmaları, o topluluk içindeki kişiler, mirasbıra-kan tarafında belirlenen bu amacı gerçekleştirme kaydıyle iktisap ederler; amacın bu yolla gerçekleştirilmesi mümkün değilse, yapılan kazandırma vakıf kurma sayılır.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Terimler yukarıdaki maddelere uydurulmuş, ifade açıklanmıştır. Özellikle birinci fıkrada «herkes» yerine «her kişi» denilmiştir. Çünkü yalnız insanlar değil tüzel kişiler de, ölüme bağlı tasarrufla, mirasçı olabilirler. Bundan başka 519 uncu maddenin yürürlükte olan metnindeki kenar başlık «açılma hükümleri, ehliyet, medenî haklardan istifade» şeklindedir. Oysa bu maddeden başlıyarak 525 inci maddeye kadar süren maddelerde düzenlenmiş bulunan nokta «miras-çılığın şartları»dır. Bu sebeple 519 uncu maddeyi karşılayan İsviçre Medenî Kanununun 539 uncu maddesinin Almanca met-nini kenar başlığı «C. Mirasçılar bakımından şartlar» şeklindedir. Bu başlığın bizim 519 uncu maddeye «mirasçılığın şartları» şeklinde kenar başlığı «I. Mirasçılık yeteneği», üçüncü kenar başlığı ise «1. Hak yeteneği» olarak kabul edilmiştir. Esasen yukarıda 8 ve 9 uncu maddelerin gerekçelerinde açık olarak belirtildiği gibi bu son terim «Medenî Haklardan İstifade Ehliyeti» ibaresinin teknik terim olarak karşılığıdır. Yapılan bu kenar başlık değişimleriyle mirasçılıkta, mirasçılık ehliyeti ve genel olarak da «hak ehliyeti», birbirinden açıkça ayrılmış bulunmaktadır. Özellikle ikinci fıkrada önemli olan nokta «hak ehliyeti» dir. Çünkü tüzel kişiler, gerçek kişiler gibi mutlak olarak ve doğrudan doğruya hak yeteneğine sahip olmayıp, buna sahip olabilmeleri için birtakım kanunî şartların tamamlanması gerekmektedir. Medenî Kanunumuz henüz bu şartlar tamamlanmadığı için tüzel kişiliği olmayan ve bu sebeple de hak yeteneğe bulunmayan insan topluluklarına yapılmış ölüme bağlı kazandırmaların kimler tarafından iktisab edileceğini bu fıkra ile belirlemiştir. Bu fıkradaki «cemaat» kelimesi değiştirilerek yerine «topluluk» kelimesi konulmuştur. Zira hukuk dilimizde «cemaat» tabiri genel olarak azınlıkların meydana getirdikleri topluluk ve birlikler ve dinî kuruluşlar için kullanıldığından, herhangi bir yanlış anlamanın önüne geçmek için, burada sa-dece «topluluk» denilmiştir. Bundan başka 13.7.1967 tarih ve 903 sayılı kanunla, Medenî Kanunumuzdaki «tesis» terimi ye-rine «vakıf» terimi konulduğundan bu maddede, bu kelime de değiştirilmiştir. Ancak vakfın niteliğinde tereddüt doğmaması için «ölüme bağlı tasarrufla yapılmış vakıf» tavsifi eklenmiştir.

    2) Biçim değişikliği: Bugün yürürlükte bulunan metinde 519 uncu madde iki cümlelik bir tek fıkra halindedir. Oysa bu cümlelerden herbiri müstakil bir kuralı kapsadığından, İsviçre aslında olduğu gibi bunlar ayrı ayrı iki fıkra haline konulmuştur.

    3) Hüküm değişikliği: Yürürlükte bulunan metnin birinci cümlesinden, mirasçılık yeteneğinin anlamı tam olarak belirlenmemekte ve kenar başlıkla da bağlantı yapılınca, sanki miras iktisab edebilmek için hak yeteneğinin «medenî haklardan istifade ehliyetinin» tek şart olduğu gibi bir anlam çıkmaktadır. Halbuki maksat bu değildir. Bilindiği gibi Medenî Kanunumuzun koymuş olduğu ana prensibe göre bugün herkes hiçbir ayırım gözetilmeksizin hak yeteneğine «medenî haklardan istifade ehliyetine» sahiptir. Böylece gerçek kişi olup da, hak yete-neği bulunmayan kimse düşünülemez. Gerçi ceza hukukunda «hukukî medeniyeden iskat» gibi eski bir terimle ifade edilen bir ceza var ise de bu, medenî haklardan yoksunluğu değil, ancak siyasî haklar gibi bazı kamu haklarından yoksunluğu gösteren ve ceza niteliği taşıyan bir terimdir. Böyle bir cezaya çarptırılmış olan kimse, eğer Medenî Kanundaki mirasçılık yeteneğinden yoksunluk sebeplerinden biri mevcut değilse, bu yeteneği hiçbir zaman kaybetmez. Genel olarak hak yeteneğini de kaybetmiş olmaz. Bu sebeple birinci fıkraya, Almanca aslı esas alınarak açıklık verilmiş ve bu fıkrada sözko-nusu olan yeteneğin «mirasçılık yeteneği» olduğu belirtilmiştir. Ön tasarının bu met-ninden açıkça anlaşılıyor ki, mirasçılıktan çıkarma, vazgeçme veya yasa gereğince yoksunluk dolayısiyle mirasçılık yeteneğini kaybeden kimseler dışındaki herkes mirasçılık yeteneğine sahiptir.’:

     

    «C. Mirasçılığın şartları

    I. Mirasçılık yeteneği

    1. Hak yeteneği

    Madde 519 - Yasa kurallarına göre mirasçılık yeteneğinden yoksun olmayan her kişi, kanunî veya atanmış mirasçı veya belli mal vasiyetlisi olmağa yeteneklidir.

    Tüzel kişiliği olmayan bir topluluğa belli bir gaye için yapılan kazandırmaları o topluluk içindeki kimseler, mirasbırakan tarafından belirlenen gaye ile kayıtlı olarak iktisab ederler; fakat gayenin gerçekleştirilmesi mümkün değilse, bu kazandırmalar ölüme bağlı tasarrufla yapılmış vakıf sayılır.»