• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 172- Yürürlükteki Kanunun 140 inci maddesini karşılamaktadır.

    Ayrılık süresi sonunda her iki eşe de, herhangi bir kayda bağlı olmaksızın boşanmaya karar verilmesini isteme hakkı tanındığından, yürürlükteki Kanunun 140 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına gerek kalmamıştır. Üçüncü fıkra ise maddenin yeni durumuna uygun hale getirilmiştir.»



  • 1984 Tasarısı”ndaki Gerekçe

    ‘Madde 136- Madde, yürürlükteki Kanunun 140. madde- sini karşılamaktadır. Tasarıda ayrılık süresi sonunda her iki eşe de, her hangi bir kayda tabi olmaksızın boşanmaya karar verilmesini isteme hakkı tanındığından yürürlükteki Kanunun 140. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına gerek kalmamıştır. Üçüncü fıkra ise maddenin yeni durumuna uygun hale getiril-miştir.’:

     

    «III. Ayrılık süresinin bitimi

    Madde 136- Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.

    Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri bo-şanma davası açabilir.

    Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada sabit olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar gözö-nünde tutulur.»


  • “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

    ‘1) Terim ve ifade : Terimler yukarıki maddelere uydurulmuş, ifade sadeleştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği, yoktur.

    3) Hüküm değişikliği : Karar verilen ayrılık süresi bittikten sonra mahkemenin vereceği yeni karara dair olan 149 uncu maddenin daha açık ve hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yazılması, ayrılık müessesesinden beklenen fonksiyonu-nun sağlanması bakımından zorunludur. Bu sebeple birinci fıkradan (kusur) kaydı kaldırılmış ve ayrılık süresinin bitiminde yargıcın boşanmaya karar vermek zorunda olduğu belirtilmiş-tir.

    Kendi kusuru ile ayrılık kararı verilmesine sebep olmuş bulunan eşin durumu maddenin iki fıkrasında ele alınmış ve onun boşanmayı ancak ayrılık süresinin bitiminden başlayarak üç yıl geçtikten sonra isteyebileceği kuralı konmuştur. Gerçi burada kusurlu tarafa boşanma isteyebilme hakkının niçin ta-nınmış olduğu şeklinde bir soru hatıra gelebilir. Ancak 134/A maddesinin gerekçesinde açıklandığı gibi artık taraflardan veya bunlardan birinde ortak hayatı yeniden kurma arzusu kalmadığı, dava ve ayrılık süresi de eklenirse, beş - altı yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen açığa çıkınca böyle bir evliliği yasa müeyyideleriyle devama zorlamak yalnız eşlerin ve çocukların değil doğrudan doğruya toplumun da zararına olacaktır. Yine evvelce belirtildiği gibi, böyle durumlarda mağdur tarafın nafakasına, maddi ve manevi zararının tazminine dair hükümler aşağıda ilgili maddelerde konulmuştur.

    Ayrılık süresi dolduktan sonra, kusursuz olan eş ortak hayata dönmekten, haklı sebep olmaksızın kaçınırsa, kusurlu eşin boşanmayı isteyebilmesi için artık üç yıllık süre aranmayacaktır. Bu hususta Medeni Kanunun 140 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının şimdiki metniyle, bu tasarının metni arasında, ifade sadeleştirilmesinden başka bir fark yoktur.

    140 ıncı maddenin üçücü fıkrası maddeden tamamen kaldırılmıştır; çünkü birinci ve ikinci fıkralarda yapılan değişiklikler sonunda üçüncü fıkranın artık yeri ve hikmeti kalma-mıştır. Onun yerine üçüncü fıkra olarak boşanmanın yan so-nuçlarını tayin ederken yargıcın göz önüne alacağı durumların hangileri olması gerektiği belirtilmiştir.’:

    «III. Ayrılığın sonunda verilecek karar.

    Madde 140- Ayrılık kararında konulan süre bitince eşlerden herhangi birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

    Ayrılık kararına esas olan olaylara sırf kendi kusuruyla sebep olan eş, ayrılık süresinin bitiminden başlayarak üç yıl geçmedikçe boşanma isteyemez; ancak öteki eş yeniden birleş-mekten haklı sebep olmaksızın, kaçınırsa bu üç yıllık süreye bakılmaz.

    Boşanmanın fer’i sonuçları saptanırken, ilk davada ispat edilen durumlar ve ayrılıktan sonraki durumlar göz önünde tutulur.»