• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 594 - Yürürlükteki Kanunun 534 üncü maddesini karşılamaktadır.

    Yürürlükteki metinde ilânla ilgili hususlar yeterli görülmediğinden ilânın nasıl yapılacağı açıklanmış ve başvuru süresi de ülke koşulları dikkate alınarak uzatılmıştır.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 518 - Madde, yürürlükteki kanunun 534. madde-sini karşılamaktadır.

    Yürürlükteki metindeki ilânla ilgili hususlar yeterli gö-rülmediğinden, ilânın nasıl yapılacağı açıklanmış ve başvuru süresi de ülke şartları dikkate alınarak uzatılmıştır.’:

     

    «III. Mirasçıların belli olmaması

    Madde 518 - Miras bırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı bilinmez veya mirasçıların tamamı belli olmazsa, sulh hâkimi, uygun araçlarla ve bir ay ara ile iki defa ilân yapıp hak sahiplerini en geç son ilândan başlayarak bir yıl içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır.

    İlân süresi içerisinde kimse başvurmazsa ve sulh hâkimi de hiçbir mirasçı tespit edememişse, miras sebebiyle istihkak davası saklı kalmak üzere miras Devlete geçer.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Terimler yukarı ki maddelere uygun duruma getirilmiş, ifade sadeleştirilmiştir. İkinci fıkradaki iki cümle birleştirilmek suretiyle ifadeye açıklık verilmiştir. Bu madde mirasın resmen yönetimine ait olan ve (D) kenar baş-lığıyla 533 ncü maddede başlayan bahsin üçüncü maddesidir ve bu sebeple (III) kenar başlık numarasını taşımaktadır. Araya 533/A maddesi (II) kenar başlık numarası ile eklenmiş olduğu için bu maddenin kenar başlığı (III) olarak değiştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği, yoktur.

    3) Hüküm değişikliği: 534 üncü madde sanki sadece mirasın Hazineye geçmesini düzenleyen bir madde gibi görülmektedir. Oysa Hazineye geçmenin sonucu; aşağıda 571 inci maddede düzenlenmiştir. 534 üncü madde; resmen yönetimin, mirasçıların belli olmaması durumunda nasıl sona ereceğini gösteren bir madde olup, bu sona erme sonucunda hazinenin iktisabı bir çeşit «geçicilik» niteliği taşımaktadır; zira maddede yazılı ilân yapıldıktan sonra kimse başvurmazsa, resmen yö-netimin sürekli olarak devamına ve dosyaların üst üste birikmesine, işlerin sürüncemede kalmasına yer vermemek için, kanun-koyucu, mirasın hazineye geçmesi suretiyle resmen yö-netimin sona ereceğini kabul etmek istemiştir; maddenin konulmasındaki sebep budur. Bugün yürürlükte bulunan metindeki «mirasçıların adedi belli olmazsa» kaydı, karışıklığa ve yanlış uygulamaya meydan verecek niteliktedir: Meselâ altı mirasçısı olduğu sanılan bir miras bırakanın ortada sadece üç mirasçısı varsa, bunlar dururken «bütün mirasçıların tam sayısı belli olmadı» diye, mirasın hazineye geçeceğini kabul etmek, tabia-tiyle imkânsızdır. Maksat mirasçıların kısmen değil, tamamen belli olmamasıdır. Bu sebeple yukarı ki kayıt «mirasçıların hiç-biri belli olmasa» biçimine konulmuştur. Yine birinci fıkrada, ilânın uygun araçlarla ve en az birer ay aralıkla üç defa yapılması gerektiği açıklanmış ve başvurma süresi ilk ilandan başlayarak bir yıl olarak kabul edilmiştir. İsviçre gibi küçük ve haber alma araçları bizimkine kıyasla daha çok olan bir ülkenin yasasında konulmuş olan bir yıllık sürenin, bizim yürürlükteki metni-mizde olduğu gibi (üç ay) a indirilmiş olması, ülkemizin coğrafi ve sosyal şartlarına uygun değildir.

    Bu maddenin ifadesinden anlaşılacağı gibi, «bir tek mirasçının, süresi içinde mirasçılığı saptanır ve başka mirasçılar başvurmazsa, mirasın Hazineye geçeceği» gibi bir anlam çıkmaması için, ifadede gerekli çaba gösterilmiştir; şu noktayı açıklamak gerekir ki, 448 inci maddenin düzenlediği hazinenin mirasçılığı, ancak ölenin hiçbir mirasçı bırakmaması durumun-da söz konusu olabilir. Şu halde mahkemenin 534 üncü madde uyarınca yaptığı ilâna -meselâ kalıtın gayet cüz’i olması gibi bir sebeple- mirasçılar doğru cevap vermez ve başvurmazsa ve mahkeme sadece başvuran bir veya birkaç mirasçının miras-çılığını saptarsa, tabiatiyle bütün kalıt bu mirasçılara ait olur. Çünkü mahkeme karşısında veraset belgesi ile saptanmamış olan bir mirasçılık, yaygın söylentiler veya başka araçlarla sabit olmuş sayılmaz. Bu sebeple mahkemece verilen veraset belgesi (ilamı) ile kimin mirasçılığı saptanmışsa, kalıt, yasa hükümleri uyarınca, onlara teslim edilir ve onlar mirası edinmiş olurlar. Eğer sonradan üstün haklı başka mirasçı meydana çıkarsa, bu üstün hak iddia edenlerin mirasçılık davası hakları, Medenî Kanunumuzun 577 nci ve onu izleyen maddeleri uyarınca zaten mevcut ve saklıdır.’:

     

    «III. Mirasçılar belli olmazsa

    Madde 534 - Mirasbırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı bilinmez veya mirasçıların hiçbiri belli olmazsa, sulh mahkemesi uygun araçlarla ve en az bir ay ara ile üç defa ilân yapıp hak sahiplerini ilk ilândan başlıyarak bir yıl içinde miras haklarını bildirmeye çağırır.

    İlân süresi içerisinde kimse başvurmaz ve sulh mahkemesince hiç bir mirasçı saptanamazsa, mirasçılık davası hakkı saklı olmak üzere, miras Hazineye geçer.»