• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 364 - Yürürlükteki Kanunun 315 ve kısmen de 316 ncı maddesini karşılamaktadır.

    Madde, İsviçre Medenî Kanununun 328 inci maddesinden esinlenen 1984 tarihli Öntasarının 297 nci maddesinden alınmıştır. Ancak birinci fıkrada “... önemli ölçüde geçim sıkıntısına” düşmekten söz eden Öntasarı yerine, kaynakdaki gibi “... yoksulluğa düşmek” deyimi tercih edilmiştir. “Nafaka” terimi ise çok yerleşmiş olması itibarıyla aynen korunmuştur. Maddenin ikinci fıkrasındaki hüküm, yürürlükteki Kanunun 316 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer almaktadır. Maddeye eklenen üçüncü fıkra ile eşlerin birbirine, ana babanın da reşit olmayan çocuklarına karşı bakım borçlarına ilişkin özel hükümlerin saklı olduğu vurgulanmıştır.»



  • “1984 Tasarısı”ndaki Gerekçe

     

    ‘Madde 297 - Madde, yürürlükteki Kanunun 315. maddesini karşılamaktadır. «Nafaka» terimi çok yerleşmiş olması itibariyle muhafaza edilmiş, ancak, eski metnin «Borçlular» şeklindeki başlığı «Nafaka Yükümlülüğü» olarak değiştirilmiş-tir.

    Madde, yürürlükteki Kanundan farklı olarak, üç fıkra hâlinde düzenlenmiştir. Birinci fıkrada kimlerin ve hangi şartlar altında nafaka ile yükümlü oldukları belirtilmiş, ikinci fıkrada ise kardeşlerin nafaka ile yükümlü olmaları için onların refah içinde bulunmalarına ilişkin hükme yer verilmiştir.

    Maddeye eklenen üçüncü fıkra ile de eşlerin birbirine, ana babanın da reşit olmayan çocuklarına karşı bakım borçlarına ilişkin özel hükümler saklı tutulmuştur.’:

    «A. Nafaka yükümlülüğü

    Madde 297 - Herkes yardım etmediği takdirde önemli ölçüde geçim sıkıntısına düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeş-lerine nafaka vermekle yükümlüdür.

    Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.

    Eşlerin ve ana babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.»


  • “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe

     

    ‘1) Terim ve ifade: Dokuzuncu bölümün (bab’ın) başlığı Almanca aslına ve bu bölümün içindekilere uygun olarak (aile topluluğu) şeklinde düzeltilmiştir. Birinci ayırım başlığının da yine Almanca aslına ve ayırımın içindekilere uygun olarak (yar-dım yükümü) şekline konulması düşünülmüşse de (nafaka) deyiminin Türk hukuk dilinde ve öteki kanunlarımızda yerleşmiş olduğu gözönüne alınarak, buradaki (nafaka) yı, öteki nafaka türlerinden ayırdetmek için bu başlığa (hısımlık nafakası) denilmesi uygun bulunmuştur. Terimler yukarıki maddelere uydurulmuş ve ifade sadeleştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği, yoktur.

    3) Hüküm değişikliği, yoktur.’:

     

    «A. Nafaka ile yükümlü soy hısımları.

    Madde 315 - Herkes, yardım etmezse yoksulluğa düşecek olan üstsoy ve altsoyuna ve kardeşlerine yardımla yükümlüdür.»

     

    ‘1) Terim ve ifade: Terimler yukarıki maddelere uydurulmuş, ifade sadeleştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği: Yürürlükte bulunan metinde üç fıkralık bir madde olan bu madde, ayrı ayrı dört müstakil kuralı kapsadığından, dört fıkra haline konulmuştur.

    3) Hüküm değişikliği: 316 ncı madde hısımlık nafakası hususundaki dava hakkını, nafaka yükümlülüklerinin sırasını, nafakanın kapsamını ve yetki meselelerini düzenlediği için, yürürlükteki metnin kenar başlığındaki (muavenet talebi) kelimeleri, maddenin metnini ve kapsamını aksettirmemektedir. Bu sebeple kenar başlık Almanca ve özellikle İtalyanca metnine uygun olarak (dava hakkı ve konusu) şeklinde değiştirilmiştir.

    Maddenin metninde (mirastaki tertip sırasıyle) yerine (mirasçılık sırasına göre) ve (diğer tarafın geliriyle mütenasip) yerine de (yükümlünün ödeme gücü ile orantılı) deyimleri tercih edilmiştir. Bunun sebebi, geliri olmayan, fakat çalışıp kazanma gücü olduğu halde, sırf nafaka ödemekten kaçınmak için ça-lışmayan kimselerin de nafaka ile yükümlü tutulabilmesini sağlamaktır. Böylece, geliri olmamak artık nafakadan kaçınmak için kesin bir sebep olarak ileri sürülemiyecektir.

    Bu maddenin ikinci fıkrasındaki (erkek ve kız) kelimeleri lüzumsuz görülerek çıkarılmış, sadece (kardeşler) denilmiştir. Bu kavramın içinde erkek ve kız kardeşlerin de dahil olduğu şüphesizdir.

    Üçüncü fıkrada (resmî bir müessesede infak olunuyorsa) deyimi yerine (sosyal yardımla görevli bir kamu kurumu tarafından bakılıyorsa) deyiminin konulması suretiyle, yardım eden kurumun yalnız resmî değil, yasa gereğince sosyal yardımla görevli bir kamu kurumu olması gerektiği, kanunun uygulanmasında herhangi bir tereddüde yer bırakmıyacak şekilde belirtilmiştir.

    316 ncı maddenin son fıkrası yetki konusunu düzenlemekte olduğundan bugün yürürlükte olan metindeki düzenleme tarzından, evvelâ biçim bakımından ayrılarak, müstakil bir fıkra haline konulmuştur. Muhteva bakımından da bunda önemli bir kural ayrılığı yapılmıştır. Şöyleki yürürlükte bulunan metinde, davanın sadece (mükellefin ikametgâhı mahkeme-sinde ikame olunacağı) yazılı olduğu halde, bu kural tasarıda değiştirilerek (dava, yükümlünün veya davacının ikametgâhı mahkemeside açılır.) şeklinde konulmuştur. Zira hısımlık nafakasının, yükümlünün ikametgâhı mahkemesinde açılması gerektiği kesin bir kural olarak konulunca, bu çeşit nafaka davalarının, yoksullukta bulunan hısımın imkânsızlıkları yüzünden çoğu defa açılamadığı görülmektedir. Bu sebeple bu fıkraya (veya davacının) kelimeleri eklenerek, hısımlık nafakası davasının, her iki tarafın ikametgâhı mahkemesinde açılabilmesine imkân vermek ve bu suretle nafaka davalarının gerçekte işler bir duruma gelmesini sağlamak demek olacaktır.’:

    «B. Dava hakkı ve konusu.

    Madde 316 - Nafaka davası, yükümlülere karşı, mirasçılık sırasına göre açılır ve yükümlünün ödeme gücü ile orantılı bir yardım istemini kapsar.

    Kardeşler, ancak varlıklı iseler yardımla yükümlü olurlar.

    Dava, nafaka hakkı olan kimsece, eğer bu kimse sosyal yardımla görevli bir kamu kurumu tarafından bakılıyorsa, o kurumca açılır.

    Dava nafaka yükümlüsünün veya davacının ikametgâhı mahkemesinde açılır.»