İçerik Akışı

Borçlu Şirkete Yapılan Tebligatı Diğer Borçlu Şirket Yetkilisinin Teslim Alması-

Takip borçlusuna yapılan tebligatın, yetkilisi olduğu borçlu şirketin de takipten haberdar olduğu anlamına gelmeyeceği- Şirket adına çıkan tebligatı, bizzat şirket yetkilisi almış olsa da, aynı takibin borçluları olmaları nedeni ile husumet iddiasının ileri sürülebileceği- Ticaret siciline bildirilen adrese Teb. K. mad. 35 gereğince tebligat yapılabilmesi için söz konusu adrese öncelikle normal usullere göre tebligat çıkartılıp bilâ tebliğ dönmesi halinde 35. maddedeki tebliğ prosedürünün işletilmesi gerektiği Borçlunun usulsüz tebligata ilişkin şikayetinin kabulü ile, tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine ve icra dosyasına süresinde yapılan itiraz uyarınca takip kesinleşmeden konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-

Usulsüz Tebligat- Tebliğ Memurunun Beyanının Alınması- Bilgisine Başvurulan Kişinin Kesin Olmayan Beyanı Doğrultusunda Yapılan Tebligat-

Talimat üzerine alınan tebliğ memuru beyanında, bilgisine başvurulan kişinin muhatap ile ilgili olarak "işe veya şehir dışına gitmiş olabilirler" demesi üzerine, tebliğ şerhinin "muhatabın geçici olarak işe gittiği" yazılarak düzenlediğinin anlaşıldığı- Bilgisine başvurulan kişinin şehirdışına gitmiş olabileceğine ilişkin olarak verdiği kesin olmayan beyanı doğrultusunda yapılan tebligat, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği ve dönecekse ne zaman döneceği hususları kesin olarak saptanmaksızın yapıldığından, tebligatın usulsüz olduğu-

Kısmi dava-

HMK. 109'/2'nin yürürlükten kalmasıyla birlikte, bölünebilir alacaklar yönünden, dava hakkının kötüye kullanılması yasağı dışında, kısmi dava açılabileceği- Bu usul kanunu değişikliğinin derhal yürürlüğe girmiş olduğu-

Yabancılara tebligat-

Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hakkında uygulanacağı, yabancı uyruklu kişiler hakkında adrese dayalı kayıt sistemine ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı- Yabancı uyruklu borçlunun ilamda yazılı adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılmasında (icra emri gönderilmesinde) yasaya aykırılık bulunmadığı-

Kısmi menfi tespit davası-

Menfi tespit davasında, olumlu tespit hükmü kurulamayacağı- Kısmi menfi tespit davası açılamayacağından, faizin fahiş olması nedeniyle dava açan borçluya dava değeri tam olarak açıklattırılıp harcının tamamlattırılması gerektiği-

Satış bedeli- Sözleşme ve fatura tutarının farklı olması-

Sözleşmeye uygun fatura düzenlenmemesinin malın bedelini talep etme hakkını ortadan kaldırmayacağı-

İtirazın iptali- Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip-

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip yolu bırakılıp başka bir takip yolu seçilemeyeceği- İtirazın iptali davası açma koşullarından biri de usulüne uygun yapılmış bir icra takibinin yapılması  olup, yetkili icra dairesince gönderilen ödeme emri usulsüz olduğundan, usulüne uygun yapılmış bir icra takibi ve takibe itirazdan bahsedilemeyeceği ve bu durumda, mahkemece itirazın iptali davası açma yasal koşulu oluşmadığından davanın reddi gerektiği-

Bölge Adliye Mahkemesince duruşma yapılmadan verilecek kararlar

HMK. mad. 353/1-(b)-(2) uyarınca, “yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verileceği"-

Lehtarı tespit edilemeyen haciz şerhlerinin kaldırılması-

Yapılan araştırmalara rağmen dava konusu haciz şerhlerinin lehtarları tespit edilemediğinden, şerhlerin terkinine ilişkin davada husumetin tapu kayıtlarının düzenli tutulmasından sorumlu olan tapu müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiği-

TMK 1007 uyarınca açılan davalarda zamanaşımı-

TMK. mad. 1007 uyarınca, Devletin sorumluluğunun objektif-kusursuz sorumluluk hâli olduğu ve bu maddeye dayanılarak (tapu sicilinin tutulmasından dolayı devletin sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkin) açılan davalar için ayrıca zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin devletin sorumluluğu için uygulanması gerektiği-