İpotek alacağa bağlı bir hak olduğundan, tarafların alacağı ipotekle teminat altına alma konusunda anlaşmaları ve bu yöndeki iradelerini resmî şekilde işlem yaparak yerine getirmeleri gerektiği- Ortada, davacının dava dışı babasının veya babasının kurucu ortağı olduğu şirketin borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalı lehine dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiğine dair resmî şekilde düzenlenmiş ipotek akdi bulunmayıp aksine, davacının davalıdan aldığı borcun teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu, davalının da davacıdan alacaklı olmadığının kendi beyanı ile sabit olduğu anlaşıldığından, davacı ile davalı arasında davaya konu ipoteğe temel teşkil eden borç ilişkisinin mevcut olmadığı ve davacının davalıya borcu bulunmadığı anlaşıldığından davacının ipoteğin kaldırılması ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi yönündeki talebinin yerinde olduğu- Davacı vekilinin, "davalının davacının iradesine aykırı olarak ve davalı ile birlikte hareket ederek davacıya ait taşınmazda davaya konu ipoteği davacı adına vekâleten tesis ettiğini, tesis edilen bu ipoteğin dayanaksız ve temel ilişki yokluğu nedeniyle yolsuz olduğunu" ileri sürerek "ipoteğin terkini, borçlu olmadığının tespiti" taleplerinin yanında "tazminat isteği" de bulunduğu gözetildiğinde, eldeki davada taşınmazlara ipotek tesis etmeye dair vekil tayin edilen davalıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Suya ve su arkına elatmanın önlenmesi istemi- Genel suların taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemeyeceği- Keşif ara kararı verilmesinin talebi üzerine, keşif yapılmasına karar verilmiş ve henüz davalılara dava dilekçesi ile tensip zaptı tebliğ edilmemiş iken, davalıların yokluğunda keşif yapılmış ve keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarında, davacının kadimden beri kullandığını iddia ettiği su kaynağının dava dışı Maliye Hazinesi adına kayıtlı parselde bulunduğu tespit edilmiş, ancak bilirkişiler tarafından bu suyun niteliği belirlenmediği gibi mahkemece, suyun kim ya da kimler tarafından hangi tarihten beridir kullanıldığı yönünde herhangi bir araştırma da yapılmamış olup davalılar adına çıkarılan tebligatlar ise keşiften sonra tebliğ edildiği,davalıların cevap dilekçelerinde bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini, suyun niteliği ve kullanımı hususunda tanıklarının dinlenmesi gerektiğini belirttikleri görüldüğünden, mahkemece, mahallinde suların en az olduğu dönemde jeoloji, hidrolog ve ziraat mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle yeniden keşif yapılarak mahalli bilirkişi ve taraf tanıkları da dinlenmek suretiyle dava konusu suyun niteliğinin belirlenmesi, davacının ve davalıların suya ihtiyaç durumunun ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmesi ve davalıların suya elatması nedeniyle su kaynağının etkilenip etkilenmediği de araştırılarak tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları da belirlendikten sonra gerekirse taraflar arasında bir su rejimi oluşturulması gerektiği-
Organize sanayi bölgesinde bulunan katılımcılara yönelik "arsa tahsisi hakkı"nın (4562 s. Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu mad. 18) , "ayni" bir hak olmayıp, "şahsi" bir hak olduğu- Arsa tahsisi hakkı, borçluya ait şahsi bir hak olduğundan, menkul satışında uygulanması gereken bir yıllık süre içerisinde satışın istenilmemesi halinde, tahsis hakkı üzerindeki hacizler düşeceği (İİK. mad. 106; 110)- Şikayetçi bankanın alacaklısı olduğu ipoteğe konu taşınmazın paraya çevrilmesinden sonra, bakiye ihale bedeli için parsel tahsisi hakkı üzerindeki birden fazla haciz bulunması sebebiyle hazırlanan sıra cetvelinde, şikayetçi bankanın yasal bir yıllık süre sonrasında satış talebinde bulunması sebebiyle hacizleri ayakta olmadığı- İki ayrı sıra cetveline konu bedelin aynı taşınmazın satışı sonucu bakiye ihale bedeli olduğu anlaşılmakla tek bir sıra cetveli düzenlenmesi gerekeceği-
Gerek TMK'nın 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynakların, yeraltı sularından farklı olduğu- Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabileceği, bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkün olduğu- Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca TMK'nın 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağının kabul edilmesi gerekeceği (m.704/2), bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılmasının mümkün olduğu-TMK'nın 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyunun bu düzenlemelerin dışında olduğu, nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin resmi şekle uygun yapılmadığından geçersiz olduğu- Geçersiz sözleşme nedeniyle tarafların, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği, iade borcunun doğduğu ve bu durumda, davacının sözleşmeye istinaden ödediği paranın istirdadına karar verilmiş olmakla, davalı yanın da bu sözleşme nedeniyle ve son imar durumuna göre davacının işine yarar, kullanabileceği ve malvarlığında artışa neden olabilecek imalat ve işlemleri varsa, bunların ve bedelinin, bilirkişi aracılığıyla, gerekirse yerinde keşif yapılarak tespit edilmesi ve sonucuna uygun bir hükme varılması gerektiği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık M.K. nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Mahkemece eksik inceleme sonucu oluşturulan hükmün, hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin davada öncelikle davada ileri sürülen elatmanın önlenmesi isteği bakımından dava değeri belirlenerek harç ikmalinin sağlanmasının gerekeceği-
Çekişmeli taşınmazın intifa hakkının muhafaza edilerek çıplak mülkiyetinin satış suretiyle davalıya intikal ettirildiği kayden sabit olup; böylesi bir temlikte, davacıya karşı hile yapılmış olsa idi taşınmazın tam mülkiyet olarak intikali sağlanacağından temlik şekli gözetildiğinde, davacının hileye düşürüldüğü iddiasının varlığının hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceği-
Dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesinin tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucu olduğu-