Davacı (borçlu) tarafça, davalı (alacaklı) tarafa boş olarak verilmiş bononun, lehtar (alacaklı) tarafından aradan onaltı yıl geçtikten sonra doldurulup takibe konulmuş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı, bu durumda alacak tutarını ispat külfetinin davalı alacaklıya düşeceği–
İİK. mad. 72’ye göre açılan olumsuz tesbit davası sonucunda «borçlu yararına» verilen kararın yerine getirilme (infaz) şekli -(Açtığı olumsuz tesbit davasını kazanan borçlunun, sadece lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerini- ilâmın kesinleşmesinden sonra «ilâmlı» takip konusu yapılabileceği– «Davacının davalıya borçlu olmadığını» hükme bağlayan bölümünün bir «tesbit hükmü» olduğu ve ayrı takip konusu yapılamayacağı (icra dosyasına konularak işlem yapılması gerekeceği)–
Olumsuz tesbit davasına, adli tatilde bakılamayacağı–
Dava «borçtan kurtulma davası» adı altında açılmış olsa da, dava dilekçesinin içeriğine ve davacının amacına göre, davaya «olumsuz tesbit davası» olarak bakılması gerekeceği–
Kitap harfleri ile senedin altına «isim ve soyadı»ndan ibaret olarak yazılan yazının borçlu tarafından yazıldığı kanıtlansa dahi «imza» olarak kabul edilemeyeceği ve bu nedenle düzenlenen senedin ne «bono» ve ne de «adi senet» olarak geçerli olmayacağı–
Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkün olduğundan hakimin HUMK. 76 (şimdi; HMK. 33) uyarınca hukuki nitelendirmeyi serbestçe yaparak açılan davayı «kısmi menfi tespit davası» olarak göreceği–
Hükmün taraflara yönelik olarak kurulacağı, davaya katılan davanın tarafı olmadığından, davaya katılanı da ilgilendirecek şekilde -davaya katılanın yararına- hüküm kurulamayacağı–
2675 sayılı MÖHUK’nun 27. maddesi (şimdi; 5718 sayılı MÖHUK'un 40) gereğince Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibari ile yetki kuralları tayin ettiğinden açılan olumsuz tespit ve geri alma davalarının Yunan mahkemelerinde değil Türk mahkemelerinde görüleceği–