Kamu borçlusunun bu davada hukuken ve maddeten böyle bir borcu olmadığını kanıtlayarak ödeme emrini iptal ettirmesinin mümkün olduğu, yasal sürede itiraz edilmemesi nedeniyle haciz bildirisinin kesinleşerek hacze konu borcun 3. şahıs zimmetinde sayılması, takip hukuku alanında bir kesinleşme olup bu durumun, özellikle 6183 sayılı Kanun 'da, İcra ve iflas Kanunu'nun 72. maddesine muadil bir hüküm bulunmadığı, menfi tespit davası açılmasına yasaca cevaz verilmediği olgusu gözetildiğinde, ödeme emrine itiraz kapsamında iş mahkemesi’nde açılacak bir davada 3. şahsın maddi hukuk anlamında borçlu olmadığını kanıtlamasına yasal engel teşkil etmeyeceği-
İİK.nun 72.maddesine göre açılmış menfi tespit ve istirdat davasında, davanın; alacaklı tarafından icra takibine başlanmışsa takibin bulunduğu yer veya davalının ( alacaklının ) ikametgahı mahkemesinde, şayet icra takibi yapılmamış ise HUMK.nun 9 ve devamı maddelerinde belirtilen yetkili mahkemede açılması gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasında, her iki tarafında ihdas sebebini talil nedeniyle ispat külfetinin davacıya düşmesi gerekeceği-
BK.’ nun 182/2. maddesinde aksine adet veya mukavele mevcut olmadıkça, satıcı ile alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü olduklarını öngörmüştür. Somut olayda taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle bir ödeme aracı olan çek ile ihdas sebebi olarak ‘’bedeli malen ahzolunmuştur’’ meşruhatını içeren bonoların düzenlendiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, çeklerin açıklanan niteliği ve bonolar yönünden mevcut karine karşısında, “dava konusu kambiyo senetlerinin avans olarak verildiği ve malın teslim alınmadığı” iddiası ile “hamil davalının senetleri iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği” hususunun (TTK.’nun 599), davacı tarafından usulen kanıtlanması gerekirken, mahkemece ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Sözleşme, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tellallık sözleşmesi niteliğinde olmayıp, ileride tellallık sözleşmesi yapılmasını belirli şartlara bağlayan bir “ön sözleşme” niteliğinde olduğu, davalı her ne kadar dosyaya ikinci bir sözleşme sunmuş ise de, bu belgede davacının imzasının olmadığı ve onu bağlamayacağı, bu durumda taraflar arasında yazılı olarak yapılmış geçerli bir tellallık sözleşmesinin varlığından bahsedilmesine hukuken olanak bulunmadığı, tellallık sözleşmesinin geçerliliği, yazılılık koşuluna bağlı tutulduğundan ve bu şartın gerçekleşmediği, böylece davalı-tellalın ücrete hak kazanamadığı anlaşıldığından, “davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesi gerekeceği-
İİK.'nun 72. maddesi uyarınca "davalı kurumun, elektrik abonesi olan davacının kaçak elektrik kullandığı gerekçesiyle düzenlenen faturada yazılı miktarda borçlu bulunmadığının tespitine" ilişkin olarak açılan menfi tespit davasının adli yargı yerinde açılması gerekeceği-
Takibe konu senetlerin, örneği ibraz edilen sipariş ve anlaşma formu başlıklı matbu sözleşmelerin altında yer alan ve vade tarihi bulunmayan, kısmen elle doldurulmuş taksitli toplam borç miktarını ve borçlu/davacının imzasını taşıyan senetlerle aynı oldukları; sözleşmeden koparılarak boş kısımlarının doldurulduğunun belirgin olduğu uyuşmazlıkta, dosya kapsamından davaya konu senetlerde ciranta durumundaki davalı/alacaklının, gerçekte çalıştığı şirketçe daha önce “sipariş ve anlaşma formu başlıklı” belgeye bitişik olmak üzere borçludan alınıp, karşılığı taksitler halinde sözleşmede belirlenen zaman ve miktarlarda tahsil edilmiş senetler olduğu, ibraz edilen kayıt ve belgelerle kanıtlanmış bulunan senetleri ayrı bir borca ilişkinmiş gibi takibe konu ettiği, borçlu ile arasında gerçek bir alacak-borç ilişkisi bulunmadığı, davacının iddialarını dosyada mevcut delillerle kanıtladığı ve davalı/alacaklıya borçlu olmadığı anlaşıldığından, davalı hamilin dava konusu bonoların bedelsiz kaldığını bile bile davacının zararına kötü niyetli olarak iktisap ettiği açıkça anlaşılmış olduğu gözetilerek bu yönün araştırılmasına gerek bulunmadığından mevcut deliller karşısında menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı, davaya konu bonoyu takibe koymadan 3 ay elinde beklettiği, senedin diğer davalının vade ve protestosu için yasada öngörülen süreden sonra senedi ciro ettiği, bu durumda alacağın temliki hükümleri uygulanması ile davacının lehtara karşı ileri sürebileceği defileri diğer davalı hamile karşı da ileri sürebileceğinden davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-