Davacı borçlu talimatla yapılan haciz sırasında borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Davacının, kesinleşen takip nedeniyle uygulanan haciz sırasındaki kabul beyanının cebri icra baskısı altında yapıldığı kabul edilemeyeceği gibi, davacının borcu kabul ettikten sonra “takibin dayanağı çeklerdeki imzanın kendisine ait olmadığını” ileri sürmesi MK.’ nun 2. maddesinde öngörülen iyi niyet kuralına aykırı olduğundan dinlenemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde “davanın kabulüne” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Abonelik sözleşmesinin ticari işletme ile ilgili olduğu hallerde davalının 4077 sayılı TKHK’un 3/e maddesinde tanımlanan tüketici kapsamına girmediğinden davaya Tüketici Mahkemelerinde bakılamayacağı-
Çeke karşı açılan menfi tespit davasında ,ispat yükü davacıda olduğundan davacının iddiasını ispat için münhasıran davalının ticari defterlerine dayanırsa ve davalı da ticari defterlerini ibraz etmez ise , davacının iddiasını ispat etmiş sayılacağı, başka delillere de dayanıldığı takdirde TTK.nun 83/2.maddesine göre davacıya tamamlayıcı yemin verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, senedin boş olarak verildiği ve sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğu yolundaki iddianın davacı tarafça kanıtlanması gerekeceği-
Mükerrer ödeme iddiasına dayalı olarak borcun bulunmadığının tespiti istenen davada, işbu dava için kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilen Adana Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasında; keşide tarihi açık bırakılarak davalıya verilen dava konusu “çek”in davalı tarafından henüz alacak muaccel olmadan keşide tarihi yazılmak suretiyle muhatap bankaya ibraz edildiğinden dolayı keşide tarihinin geçersiz olduğunun tespiti ile çekin iptali ve tazminatın talep edildiği, her iki davadaki dava nedenlerinin aynı olmadığı, mahkemece her iki davadaki dayanılan maddi olguların tamamen farklı olduğunun, birinci dava sonucunda verilen hükmün işbu davada kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin, kesin hüküm koşullarının bulunmadığının gözden kaçırılarak verilen kararın bozmayı gerektireceği-
Davaya konu çeklerin keşide yeri ve muhatap bankanın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı-
Kesinleşen mahkeme kararlarına karşı menfi tespit davası açılamayacağı-
Somut olayda son hamil durumundaki kişinin, lehtar ve birinci ciranta durumundaki kişinin bacanağı olduğu ve bu akrabalık bağı nedeniyle lehtatr ile davacı arasındaki hukuki ilişkiyi bilebileceğinin kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, ancak lehtarın cirosu ile senedi devralan davalının bu senedi lehtarın bacanağına ciro etmesi karşısında kötü niyetli olduğu kabul edildiğine göre, aradaki cirantanın da taraflar arasındaki bu ilişkilerden haberdar olduğunun kabulü gerektiği-
Bir kimsenin alacağı para karşılığında taşınmazını ipotek etmesi için verdiği temsil yetkisi, kural olarak temsil olunan lehine kullanılmalıdır. Temsilcinin kredi borcu için veya bir başkasının borcu için 3. kişi lehine ipotek tesis edebilmesi için bu konuda vekile özel yetki verilmelidir-
Dava konusu senedin emtia (mal) karşılığı düzenlendiğinin senedin ihdas nedeni bölümündeki açıklamadan anlaşıldığı davada, davacının bu senet karşılığında kendisine mal teslim edilmediği iddiasını HUMK’nun 290.maddesi uyarınca yazılı delille ispatlamasının gerekeceği, ispat külfetinin davacıda olacağı-