Dava konusu bononun lehtarı şirket tarafından diğer davalıya “tahsil edilmemek şartı ile teminat alınması” için ciro edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda hamilin, davacı keşideci ile bonoyu kendisine ciro eden lehtar arasındaki ilişkiyi bildiğinin kabulü ile TTK.’ nun 599/1. maddesi gereğince lehtara karşı ileri sürülecek def’ilerin hamile karşı da ileri sürülebileceğinin kabulü gerekir. Dava konusu bono bedelinin lehtar tarafından tahsil edildiği de dosya içeriği ile sabittir. Hal böyle olunca, davalı hamilin bedeli tahsil edilen bonoya dayalı olarak alacak talep edemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İİK.nun 72/9. maddesine göre dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takibin durması gerekeceği-
Davacının icra dairesinde aleyhine takibe girişilmesi üzerine süresinde borca itiraz ettiği ve icra müdürlüğünce de takibin durdurulmasına karar verildiği durumda davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı gözetilmeden yazılı şeklide işin esasına girilmesinin gerekmeyeceği-
Menfi tespit ilamının İcra ve İflas Kanunu'nun 72/5. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulması mümkün olmayıp ilamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de sözkonusu olmaması gerekeceği-
Satım konusu makinanın davalı şirket tarafından 1 yıl süre ile garanti edildiğinin tarafların kabulünde iken, TTK’nun 25/4 maddesindeki 6 aylık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağı-
Dava konusu senedi lehdarın cirosu ile elde etmesine ve senetteki keşideci imzasının sahte olduğunu bilebilecek durumda olduğu hususunun kanıtlandığı gösterir delil de bulunmamasına göre, anılan davalının tazminatla sorumlu tutulmamasının gerekeceği-
Yerel Mahkemece, ödeme tarihi itibariyle İcra ve İflas Kanunu’nun 72/VII. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açılan davanın reddine karar verilmiş olmasının, sonucu itibariyle doğru olduğu-
Davalının aynı alacakla ilgili olarak davacı aleyhine iki ayrı takip dosyası ile icra takibine giriştiği ancak yargılama sırasında takip dosyalarından birinden feragat ettiği durumda, davalının feragat edilen icra dosyası yönünden takipte haksız ve kötüniyetli olduğunun ve menfi tespit davası açılmasına sebebiyet verdiğinin kabulü ile İİK’nun 72/5.maddesi gereğince kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ve anılan talep yönünden davalının vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Çeke dayalı yapılan talepte, takip dosyasında yapılan işlemler arasında 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve alacağın zamanaşımına uğradığı iddia ile açılan davada icranın geri bırakılması kararına karşı açılan menfi tespit davasında şirket alacağını BK 125 te belirtilen genel zamanaşımı süresine tabi olduğundan alacaklı olduğunun tespiti ile İİK’nun 33/a-2 maddesi gözetilerek duran icra takibini kesinleşmiş hali ile devamına karar verilebileceği-
Davacı, davalı ile aralarında akdi ilişki bulunmadığını iddia etmiş, davalı ise davacıdan haricen araç satın alıp, bedelini ödediğini ayrıca hurda halindeki aracı tamir ettirdiğini ancak aracın geri alındığını savunarak ödediği bedel ile tamir giderini davacıdan tahsili için icra takibine giriştiğini bildirmiştir bu sebeple ispat külfetinin davalıda olacağı-