Dava konusu bononun hata ve hile ile imzalatıldığının deliller ve tanık beyanları ile ispatlanması gerekeceği, icra takibi durdurulmadığından, tazminata hükmedilemeyeceği-
Davalı-alacaklının "haksız takip tazminatı" (kötüniyet) tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için, hem alacaklının "haksız" olarak takipte bulunmuş olması ve hem de bu takibin "kötüniyetle" yapılmış olması gerekeceği-
Dava konusu çekin tahrifattan önceki bedelinin 4.000,00-TL olup, davacı keşideci bu miktardan borçlu olduğundan, mahkemece bu yön gözardı edilerek “keşidecinin 10,000-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine” karar vermesi gerekirken, davanın tümden kabulüne karar verilmesinin bozmayı gerektireceği –
Takip konusu bononun manevi cebir altında verildiğinin ileri sürüldüğü davada, manevi cebirin ortadan kalktığı, dava tarihine kadar BK’nun 31.maddesinde belirtilen 1 yıllık zaman aşımı süresinin geçmiş olduğu, alınan bilirkişi raporunda verilen mütalaaya göre yapılan tıbbi müdahalenin ve yapılan giderlerin özel hastane rayiçlerine uygun bulunduğu gerekçeleriyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının “davaya konu bonoların sahte olduğuna” dair iddiası karşısında, “takibe konu bonoların davacı tarafından imzalanmadığı, ya da zorla alındığına” dair davacının delil sunamamış olması nedeniyle verilen “davanın reddine” dair kararda isabetsizlik bulunmadığı-
BK’nun 114.maddesi uyarınca tecdit önceki borcu ortadan kaldırır. Taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle dört adet bononun verildiği ve bunların ödenmemesi üzerine tarafların 03/03/2005 tarihli sözleşme ile BK’nun 114.maddesinde gösterildiği şeklide borcu tecdit ettiklerinin sabit olduğu halde, bu hükme uyulan bozma ilamında da hususun açıkça belirtildiği, bu durumda anılan dört bonodan doğan alacağın sukut ettiği bir diğer ifade ile sona erdiğinin tartışmasız olup, tarafların bu anlaşma ile 11.500,00-TL tutarlı yeni bir bono düzenlendiği ve bu bononun da ödeme suretiyle davacının eline geçtiği ne var ki, tecdit suretiyle ortadan kaldırılan borca ilişkin bonoların, bedelsiz kalmasına rağmen üçüncü kişi tarafından davacı aleyhine takip konusu edilmesi üzerine, bu bonolardan dolayı davacının borçlu olmadığının belirlenmesine ve fakat bu durumun takip alacaklısı üçüncü kişi konumundaki şirkete karşı ileri sürülmesinin mümkün bulunmamasına göre, mahkemece icra takiplerinin sonucunun araştırılmasının ve eğer takiplerde yapılmış bir tahsilat varsa, bunun mükerrer tahsilat olduğunun kabulü ile bu miktarın davacıya ödetilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Lehtar olan davalının, “imzanın keşideciye ait olmadığının” kabul edip, takipten vazgeçtiğinden, “konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilirken, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, davalının yargılama giderleri ile haksız olarak takip başlatması nedeniyle, davalı hakkında kötü niyet tazminatına da hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece “ikrahtan bahsedebilmek için derhal vuku bulacak ağır bir tehlikeye maruz bırakılma tehdidinin varlığı gerektiği, bu iddia bakımından yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği ve zorla senet imzalatıldığı iddiasının, ispatlanamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacının davalıdan aldığı kömürlerin ayıplı çıkması üzerine; davacının, durumu davalıya bildirdiği ve davalının kömürleri değiştirmeyi taahhüt ettiği halde değiştirmediği, davacının çek bedelini ödememesinin sözleşmenin feshi anlamına geldiği, davacının ödendiğini ispat için davalı H.ya yemin teklifinde bulunduğu, davalının tebligata rağmen hazır bulunmadığı, bu miktarın anılan davalıya ödendiğinin kesinleştiği, ancak diğer davalının kötüniyetli olduğunun kanıtlanmadığına, “davacının davalıya karşı açtığı menfi tespit davasının kabulü ile davacının davalıya çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, diğer davalıya karşı açılan menfi tespit davasının reddine,%40 tazminatın davacıdan tahsiline” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davacının iddialarını yazılı delil ile ispatlayamadığı, davalı tarafından daha önce alınan 16 adet senedin belge ile davacıya iade edildiği, borcun yenilendiğine dair senetlerin davacı tarafından davalıya verildiğinin makbuz ile ispat edildiği,davacının defterlerinde davalıdan alacaklı görünmesine rağmen lehine delil olmadığı,davalı defterlerinin lehine delil olup,davacıdan davaya konu bonolar kadar alacaklı olduğuna, ilk alınan senetlerin davacıya iade edilmiş olması sebebiyle davanın reddi ile davacı aleyhine %40 oranında tazminata hükmedilmesi gerekeceği-