İstirdat davasının davacısının, sonuçlanmış bulunan, bir başka ifade ile ödeme yapılan takibin borçlusu olduğu, ödemenin bir üçüncü kişi tarafından yapılmasının öneminin olmadığı, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, imzalı boş kağıdı karşı tarafa veren kimsenin belge üzerinde kendisini zarara sokabilecek mahiyette ilaveler yapılabileceğini bilmesi gerektiği, TTK’nun 592.maddesine göre açığa imza atılmak suretiyle tanzim olunan senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu ispat edilmedikçe geçerli olduğu, HUMK’nun 290.maddesine göre ise de senede karşı her türlü iddianın yazılı delille ispatının gerektiği, davacı tarafın yazılı delil sunamadığı, davalının senedi anlaşmaya aykırı olarak doldurmadığına ve senetten dolayı kendisine ödeme yapılmadığına ilişkin olarak yemin ettiği gerekçesiyle mahkemece davacının davasının reddine karar verilebileceği-
Dava konusu çek üzerinde “ciro edilemez” kaydı bulunmakta olup, bu kayıt menfi emre kaydı niteliğinde olduğundan, çeki nama yazılı çek haline getirmiş ve nama yazılı çeklerin alacağın temliki yoluyla devredilebileceğinden, bu temlikin de geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılmasının gerekeceği-
“Malen kaydı bulunan bono sebebiyle açılan davada ispat yükünün davacıda olacağı,tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmesinde ,dava konusu senedin cari hesap ilişkisinde davalının bakiye alacağının tahsili amacıyla verildiğinin anlaşıldığı ve davacı tarafın yemin teklif hakkını kullanmadığı” gerekçesiyle “ispatlanamayan davanın reddi ile koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Menfi tespit davasına konu takipte alacaklı olarak yer almayan davalı aleyhine İİK.nun 72/5 maddesine aykırı düşecek şekilde tazminatına hükmedilemeyeceği-
Davanın menfi tespit davası biçiminde açılmışsa da aslında istirdat davası olduğu ve para tamamen ödendikten itibaren bir yılı geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle, mahkemece hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın İİK’nun 72/7.maddesi uyarınca reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece “davalının iyi niyetli hamil olduğu, çeklerin ticari ilişki sonucu iktisap ettiği, çeklerin iktisabında ağır ve kötü bir kusuru bulunmadığı” gerekçesiyle verilen “davanın reddinin” ilişkin kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece sadece “davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, 3.kişilerin haklarını ihlal edecek şekilde karar verilemeyeceği-
Davalı-alacaklının "haksız takip tazminatı" (kötüniyet) tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için, hem alacaklının "haksız" olarak takipte bulunmuş olması ve hem de bu takibin "kötüniyetle" yapılmış olması gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte henüz girişilmiş bir icra takibi bulunmadığına ve dava konusu çekte keşide yeri Ankara yazılı olduğuna göre, Ankara Mahkemelerinin de yetkili olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle “yetkisizlik kararı” verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-