Kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklar ile ilgili açılan menfi tespit davalarında 5464 sayılı Yasanın 44. maddesi gereğince Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu-
İcra hukuk mahkemesinin davalı tarafından başlatılan takibin H.T. yönünden iptaline karar verilmiş olmasına ve açılan davanın da takip hukukuna dayalı menfi tespit davasına ilişkin olması nedeniyle “davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiş ise de, açılan menfi tespit davasında davacının açıkça alacaklı görünen davalıya karşı hiçbir borcu olmadığının iddia etmiş olması sebebiyle, hukuki yararın varlığı göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İİK.72. maddesine göre açılan menfi tespit davasında “menfi tespit şeklinde” karar verilmesi gerekirken, “olumlu tespit” biçiminde hüküm kurulmayacağı-
Menfi tespit davasının "hukuki yarar" yokluğu nedeniyle reddi-
Takibe konu çekteki cironun davacı tarafından iptal edildiği, bu nedenle davacıya karşı takip yapılamayacağı gerekçesiyle menfi tespit davasının ve istirdat talebinin kabul edilmesinin gerekeceği - ciroyu kazımak, silmek veya karalamak fiilinin de cironun çizilmesi hükmünde bulunmasına, çizilmiş ciroların TTK’nun 598/1-c.2 maddesine göre yazılmamış hükmünde olacağı-
Dava konusu bonoda “malen” kaydı bulunduğu halde, davacı taraf “bononun teminat olarak düzenlendiğini, karşılığı bulunmadığını” iddia etmiş, davalı ise .... tarihli oturumda herhangi bir mal vermediğini, para verdiğini, ileri sürmüştür. Bu durumda hem davacı, hem de davalı senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Hal böyle olunca ispat külfeti davacıda olup, davacının “senedin teminat senedi olduğu” yönündeki iddiasını HUMK.’ nun 290. maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerekir. Yazılı delil sunulmaması halinde ise, dava dilekçesinde ‘’her türlü yasal delil’’denilerek yemin deliline de dayanılmış olduğundan davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, ispat külfetinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de bozma ilamında belirtilen inceleme yapılmadan sadece hâkimin kendi gözlemine dayanarak “ödeme makbuzlarındaki imzaların davalı temsilcisinin imzalarına benzediği” gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Oysa tahsilât makbuzları üzerindeki imzaların davalı temsilcisine aidiyetinin tespiti HUMK.’ nun 275. maddesi uyarınca çözümü teknik bilgiyi gerektiren bilirkişi incelemesi ile saptanabileceğinden, mahkemece tanığa ait ilgili yerlerden imza incelemesine dayanak emsal belgeler de getirtilmek suretiyle alınacak imza örnekleri ile birlikte tahsilât makbuzları üzerinde inceleme yaptırılıp konusunda uzman bir heyetten rapor alındıktan sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava zamanaşımına uğramış çekten dolayı yapılan takibin kesinleşmesi üzerine borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Zamanaşımına uğramış çekten dolayı alacaklı olduğu konusunda ispat yükü davalı alacaklıya düşmekte olup, taraflar arasında temel ilişki bulunması sebebiyle, davalı taraf yazılı delil başlangıcı niteliğindeki çeke dayanarak alacağını tanık dâhil her türlü delille ispatlayabilir. Bu nedenle ispat yükünde hataya düşülerek, yazılı gerekçe ile “davanın reddine” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Genel kredi taahhütnamesini “müteselsil kefil” olarak imzalayan davacının, bankaya yapmış olduğu ödeme çerçevesinde borçtan sorumlu olmayacağı, ayrıca dava dışı şirketin çekmiş olduğu diğer krediler sebebiyle müteselsil kefaletinin olmaması sebebiyle, borçlardan sorumlu olamayacağı, davacıya karşı açılan icra takiplerinde bankanın haksız olmasına rağmen, kötü niyetli olmaması sebebiyle %20 tazminata hükmedilemeyeceğine-