Dava çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespitine ilişkindir. Kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerekir. Somut olayda davacı “dava konusu çekin teminat amacıyla verildiğini” iddia ettiğine göre, kuralın aksi yönündeki bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi için alacaklıya ödeme yapılması yeterli olduğu, icra yoluyla paranın tahsil edilmesinin şart olmadığı-
Davacı “senedin teminat senedi olduğunu” iddia etmiştir. HUMK.’ nun 290. maddesine göre bu iddianın usulüne uygun yazılı delille kanıtlanması gerekirken, tanık beyanlarına itibar edilerek karar verilmesinde isabet görülmemişse de, davalı vekilinin dosyaya sunduğu dilekçesinde ve temyizinde “bir an için teminat senedi olduğunun kabulü halinde” şeklinde beyanda bulunmuş olması karşısında, mahkemece, senedin teminat senedi olarak kabulü durumunda, teminat vasfının devam edip etmediği konusunda taraf delilleri toplanıp karar yerinde tartışılarak varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu yönün eksik bırakılması suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Menfi tespit davasında “kesin hüküm”den söz edebilmek için, her iki davanın taraflarının konularının ve dayanılan hukuki sebebinin HMK’un 303. maddesi gereğince aynı olması gerekeceği, dava konularının aynı olduğu ve taraflar yönünden bir irtibatın bulunduğu saptanırsa önceki hükmün güçlü delil olduğunun nazara alınması gerekeceği-
Sahtecilik iddiasında bulunulan davada bu iddianın HMK.’nun 209 vd. maddeleri uyarınca incelenmesinin gerekeceği, Cumhuriyet Savcılığından alınan raporla yetinilmeyip, bonodaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak değerlendirme yapılmasının gerekeceği-
"Nakden" kaydı ile düzenlenen dava konusu senedin ihdas nedeni talil edildiğinden ispat külfetinin davalıda olduğunun kabulü gerekeceği-
“Aynı bonoya dayanılarak mükerrer takip yapıldığı” iddiasına dayalı menfi tespit davasında, aynı vadeli ve aynı meblağlı olan bonoya dayalı olarak ikinci kez takip yapıldığı dosya içerisinden anlaşılmasına rağmen, mahkemece davacının “mükerrerlik iddiası” üzerinde durulmadan verilmiş olan kararın bozulması gerekeceği-
Senedin "davacı" tarafından talil edilmiş olması halinde ispat yükünün davacıya düşeceği-
Bononun tanzim tarihinde davacı kooperatifi temsile davalı Ö. G.’nin mutlak imzası yanında yönetim kurulu başkan vekili T. Y. veya muasip üyenin herhangi birisinin imzasının gerektiği, senette T. Y.’nin imzayı kendi adına attığı kabul edilir ise kooperatifin bonodan dolayı borçlu olmadığı, T. Y.’nin imzayı kooperatif adına attığı kabul edilir ise bu durumda kooperatifin senetten dolayı sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği, ancak 1163 sayılı yasanın 59/6.maddesine göre yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işlemleri dışında kendisi veya başkası namına bizzat veya dolaylı olarak kooperatif ile kooperatifin konusuna göre ticari muamele yapamayacağı için bononun geçersiz olacağı-