Mahkemece yapılan yargılama sonunda “bononun teminat olarak diğer davalı lehtara verildiğini, bu durumun keşideci ile lehtar arasında ihtilafsız olduğunu, ancak hamilin kötü niyetli olduğunun, davacı keşideci tarafından kanıtlanamadığı, senet metninden anlaşılamayan def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceğinden davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
“Davaya konusu çekin, davacı tarafından davalı şirkete teminat amaçlı verildiği”nin sözleşme ve ek protokol kapsamında belirlendiği, hayata geçmeyen sözleşme dolayısıyla verilen teminat çekinin iadesi gerekirken,ciro edilerek piyasaya sürülmesi sebebiyle, “davacının çekten dolayı davalı şirkete borçlu olmadığına” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-Diğer davalının “teminat olduğu”na dair üzerinde ibare bulunmayan çeki teminat olarak verildiğini bilerek aldığına dair iddianın ispatlanamaması sebebiyle, “bu davalı yönünden davanın ve tazminat taleplerinin reddine,çeki ciro eden davalı şirketin de takip yapan sıfatı bulunmadığından kötü niyet tazminatından sorumlu olamayacağına,ciro yoluyla çeki elde eden diğer davalının da tazminat taleplerinin reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Kural olarak çekin bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulünün gerekeceği, BK’nun 182.maddesi uyarınca “aslolan peşin satış olup, peşin satışa konu mal ve satış bedeli aynı anda ifa edilir” kuralının aksini iddia eden davacının çeklerin avans olarak verildiğini ve malın teslim edilmediği yolundaki iddiasını yazılı delille kanıtlamasının gerekeceği başka bir anlatımla somut uyuşmazlıkta ispat yükünün davacı tarafta olacağı-
Mübrez kooperatif ana sözleşmesi ve imza sirküleri uyarınca davacı kooperatifin çift imza ile temsil edileceği, dava konusu bononun tek imza ile düzenlenmesi sebebiyle, davacı kooperatifi borç altına sokmayacağı, ayrıca söz konusu bononun kooperatifçe benimsendiğine dair bir kayıt da bulunmadığından, “davacı kooperatifin davalıya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu senedin malen kaydını taşıması halinde, bu senedin “alınmış mallar karşılığında verilmeyip, ileride alınacak mallara karşılık yani teminat olarak verildiği”nin belirtilmesinin “talil” anlamına geleceği-
“Davacının 19.07.2007 tarihli sözleşmeyi rızası hilafına imzaladığına” ilişkin somut bir iddia ileri sürmediği,tacir olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği, anılan sözleşmenin davacı asil ile hazır olan avukat tarafından imzalandığı, sözleşmede bileşik faiz kararlaştırılmadığı, kararlaştırılan faiz oranlarının yasada belirlenen faiz hadlerinden yüksek olmadığı,ticari muamelelerde şart edilmemiş olsa da faiz verileceğinden, mahkemece verilen “menfi tespit davasının reddine” dair kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “dava ve takip konusu senedin dava dışı kişi tarafından imzalandığı” hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Adı geçen kişiye davacı şirket müdürü tarafından verilen vekâletnamede, geniş yetkiler verildiği, bu nedenle be kişinin BK.’ nun 499. maddesi uyarınca davacı şirketin ticari mümessili olduğu ve BK.’ nun 450. maddesi uyarınca da ticari mümessilin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine haiz bulunduğu, davalının davacı şirketin aldığı, inşaat ihalesinde kullandığı akaryakıtını sattığı ve mal bedeli olarak, davacı şirketin kaşesini taşıyan ve ticari mümessil tarafından imzalanan senedi aldığı, davalının iyi niyetli olduğu ve davacının senet bedelinden sorumluluğu bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-