Kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil veya kefiller tek yanlı olarak bildirdikleri irade beyanı ile kefaletten vazgeçemeyecekleri gibi, bu bildirimin hukuki sonuç doğurması, karşı tarafın açıkça kabul etmesine bağlıdır. Kefilin “kefaletten vazgeçtiğini” bildirdiği tarih itibariyle kredi borcunun devam etmesi ve kullandırılan fon kredilerinin yeni fon kredisi olmayıp, başlangıçta imzalanan sözleşmeye dayalı olarak devam eden süreç olması sebebiyle, davacının kefalet limiti gözetilerek asıl borçlunun ve buna bağlı olarak davacı kefilin sorumlu oldukları borç miktarının belirlenmesi gerekeceği-
Davacı tarafından “iptali istenen çeklere karşılık olarak davalıya yeni kambiyo senedi verildiğine” dair mahkemeye sunmuş olduğu belge gereğince, davalının bu belge yönünden HMK 173. maddesi uyarınca isticvap edildikten sonra gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmasının gerekeceği-
Davacı yanca imzalanan sözleşmeye istinaden kullandırılan kredinin ödendiği ve teminatların iade olunduğu, daha sonra davalı bankanın bir başka şubesinden asıl borçluya yeni kredi sözleşmesi uyarınca yeni kredi kullandırdığı, bu kredilerin kullanımına dayanak teşkil eden sözleşmede davacının kefalet imzasının bulunmadığı, bu nedenle yeni kullandırılan krediden dolayı sorumlu tutulamayacağı, ancak icra takibi yapılmadığı için tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle davacının borçlu olmadığının tespitine, tazminat isteminin reddine karar verileceği-
Davaya konu senetlerdeki imzaların “davacı şirket temsilcisinin elinin ürünü olmadığına” ilişkin bilirkişi kurulu raporuna göre, davacı tarafından takip sırasında ödenen meblağın ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile istirdadına karar verilmesi gerekeceği-
Bononun ödeme planındaki borcun tasfiyesi ve teminatı amacıyla verildiği sabit olup,daha sonra verilen kredilerin tahsili amacıyla bononun takibe konulmasını gerektiren hususların davalı banka tarafından ispatlanması gerekeceği-
Çekin davanın devamı süresinde ilgili bankaya iade edilmesi durumunda dava konusuz kalacağından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi gerekeceği-
Kapanış tasdikleri yapılmamış olan ticari defterlerin sahibi lehine delil teskil etmeyeceği ancak davacı tarafça ibraz edilen sair vesikanın, muhasebe fişleri ve muhasebe fişlerine ekli müspit evrakların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygun şekilde tanzim edildiği ve davacı lehine delil niteliğinde oldukları tespit edilmişse de, bu evrakların neler olduğunun ve bunların her zaman düzenlenebilecek belgelerden olup olmadığının araştırılması gerekeceği-
Kira sözleşmesinin sonlanmayıp,sözleşmenin teminatı olarak davacı yanca verilen senedin teminat vasfının sürdüğü ve bunun aksinin davacı tarafından kanıtlanmadığından davanın reddine karar verilebileceği-
TBK. m. 74 uyarınca maddi vakıayı saptayan ceza mahkemesi kararları hukuk hakimini bağlayacağından, ağır ceza mahkemesinde bono hakkında “sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık” iddiası ile açılan davanın sonucu neticelenmeden, görülmekte olan menfi tespit davasında, ağır ceza davasının sonucunun, hüküm kurmak için beklenmesinin gerekeceği-
İİK'nun 72/5. maddesinde, borçlunun menfi tespit davasının kabulü halinde işin esası ile ilgili olarak icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi ilamın kesinleşmesine bağlanmışsa da, menfi tespit davasının reddi halinde (borçlu aleyhinde sonuçlanması) durumu da kesinleşme şartı düzenlenmediğinden, ilamın esası kesinleşmeden eda hükmü içeren fer'i niteliğindeki vekalet ücreti alacağının infaz edilebileceği,hükmün kesinleşmesinin gerekmeyeceği-