Dava konusu bononun evliliğin teminatı olarak verilen bono olduğunun davacı yanca HUMK.’ nun 290. maddesine göre kanıtlaması gerekir. Bu konuda tanık dinlenemez. Öte yandan davalı Ö.A. bononun lehtarı olup, yine ona karşı da bedelsizlik iddiasının anılan yasaya göre ispatı gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden tanık beyanı ve sosyal durum araştırması ile hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece “nakden” kaydının aksinin ispatlanamadığı gerekçe gösterilerek dava reddedilmişse de, dosyadaki harici satış sözleşmesinde bakiye borç için bono düzenleneceği açıkça yazılı olduğu- Araç satışının da noterce resmi biçimde yapıldığı ve bu aşamada davalının önceki malikin vekili sıfatıyla hareket ettiği sabit olduğundan, mahkemece anılan belgeler üzerinde durulup, davacının iddiasının bu çerçevede değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Tamamen doldurulmamış bono tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile ispat olunmadığı sürece bono geçerliliğini korur. Dava konusu senet miktarı dikkate alındığında, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının HUMK.’ nun 290. maddesine göre yazılı belge ile ispatı gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, takibe konu çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, dava konusu çekte keşideci olup lehtarın ciro imzasının sahte olduğuna dayanamaz. Öte yandan, keşideci konumundaki davacı, lehtara karşı sahip olduğu ödemeye ilişkin şahsi def’ileri somut o olayda davalı hamile karşı ileri süremez. Bu durumda mahkemece anılan hususlar üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan aldığı emekli maaşına konulan haczi kaldırtmış olan borçlunun, daha önce maaşından yapılmış olan kesintileri, genel mahkemede “istirdat davası” açarak geri alabileceği-
Dava, “davacının konut kredisi nedeni ile davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti” istemine ilişkin olup, 4077 sayılı Yasadan kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevli olduğundan, mahkemece “dava dilekçesinin görev yönünden reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi nedeniyle düzenlenen senetten kaynaklanıyor olması halinde açılacak menfi tespit davasının iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Kural olarak ilerde doğacak muhtemel bir hakkın haczi mümkün değildir. Bu nedenle İİK.’ nun 89. maddesi gereğince 3. şahsa, borçlunun nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczini şeklinde haciz ihbarnamesi çıkarılması halinde 3. şahsın sorumluluğu, haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla( fiili durumla) sınırlı olacağı ilerde doğacak, doğması muhtemel bir hakkın bu aşamada 3. şahısça net olarak bilinmesi mümkün olmadığından, bu şekilde çıkarılan haciz ihbarnamesi yukarda açıklanan nedenle “muhtemel alacaklar” yönünden sonuç doğurmaz. İki kişi arasında mevcut hukuki münasebete dayanan henüz doğmamış olmakla birlikte doğması muhtemel bulunan alacakların haczi mümkünse de somut olayda müstakbel alacak haczinin koşulları bulunmamaktadır. Sermaye şirketi türü olan limitet şirketlerde ortağın kar payı alacağı, ortaklar kurulunun TTK’ nun 539/4. maddesi gereğince kar dağıtım kararı ile muacceliyet kazanır. Bu durumda mahkemece yukarda açıklanan ilkeler doğrultusunda dava dışı takip borçlularının ortak olduğu şirketten alacağının olup olmadığının belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-