Davacının kendi adına atmış olduğu ciro imzasının sahte; şirket yetkilisi sıfatıyla attığı diğer ciro imzasının geçerli olduğu durumda geçerli imzanın davacıyı bağlamayacağı ve sahtecilik iddiasının mutlak def’ilerden olması sebebiyle herkese karşı ileri sürülebileceği-
Davacının senedin tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti yönünden rapor alınarak davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık ayıplı mal satışı iddiasına dayanmaktadır. Bu durumda mahkemece TTK.’ nun 25/3. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle süresinde ayıp ihbarında bulunulup, bulunulmadığı hususları üzerinde durulup, tartışılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Temyize konu uyuşmazlık, borçlu (alıcı) davacının satıcısına(önceki alacaklı) karşı ileri sürebileceği def’ileri, alacağı temlik alan davalı factoring şirketine karşı da ileri sürüp süremeyeceği noktasında toplanmaktadır. Avans olarak verilen çek karşılığında mal teslim edilmediğinden çek karşılıksız kalmış olup, davacı borçlu bundan önceki alacaklısına karşı, bu çek nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitini isteyebileceğine göre, 818 sayılı BK.’ nun 167/1. maddesi uyarınca bu hususu def’i olarak temlik alan durumundaki davalı factoring şirketine karşı da ileri sürebileceği-
TTK.’ nun 600. maddesi uyarınca bir cironun tahsil cirosu sayılabilmesi için “bedeli tahsil içindir” “kabız içindir” “vekaleten” ibaresini taşıması gerekir. Dava konusu çeklerdeki cirolarda bu ibarelerden herhangi biri yer almadığına göre, ciroların ‘temlik cirosu’ olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca TTK.’ nun 599. maddesi uyarınca hamilin kötü niyetli olduğu kanıtlanmadıkça keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği-
Dava “…... tarihli çekin teminat mektubunun nakde çevrileceği tehdidi ile müzayaka halinde düzenlendiğinden çekle borçlu olunmadığının tespiti” istemine ilişkin olarak açılmış olup, somut olayda ispat külfeti davacıdadır. İspat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek, “davalının savunmasını kanıtlayamadığı” gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-