Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “dava konusu bonodaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı, bonodaki kaşenin şirket kaşesi ve ticaret siciline tescil edilmiş unvanı olmadığı, davacı şirket defterinde bono ile ilgili kayda rastlanmadığı, bonodaki imza sahibinin kimliği açıkça yazılı olmadığından imza sahibinin ticari mümessil olarak da kabul edilemeyeceği, yetkisiz kişi tarafından imzalanan bononun şirketi bağlamayacağından davacının bono ile davalılara borcu olmadığının tespitine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İşçi-işveren ilişkisi içerisinde verilen senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin uyuşmazlığın bu niteliği gözetilerek 4857 sayılı İş Kanunu ve 5221 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun ilk maddelerinde belirtildiği üzere davada görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmeyeceği-
Senedin bir tür başlık parası olarak verildiğinin anlaşıldığından, bunun ahlak kurallarına ve BK’nun 20. Maddesine aykırı olduğundan, senedin davacının oğlunun davalının kızı ile evlenmesinden vazgeçmesinden sonra diğer davalıya ciro edildiği, bu ilişki dışında taraflar arasında senedin düzenlenmesini gerektiren borç doğurucu hukuki bir ilişkinin bulunmadığı-
Factoring sözleşmesi, Borçlar Kanunu’nda tip sözleşme olarak düzenlenmemiş olup temelinde alacağın temliki hükümlerini de barındıran birden fazla sözleşmenin oluşturduğu karma nitelikli atipik bir sözleşme olarak ortaya çıkmıştır. Hal böyle olunca Factoring ilişkilerinde borçlu BK 167/1 maddesi uyarınca temlik eden önceki alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’ileri temlik alan durumundaki factoring şirketine de ileri sürebileceği, davacının davalı M. Ltd. Şti.’ne vermiş olduğu avans çekleri karşılığında mal teslim edilmediği kanıtlandığına göre bu yöne ilişkin ödemezlik def’inin BK 167/1 uyarınca davalı factoring şirketine karşı da ileri sürülebileceği, olayda TTK 599. Maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmadığı ve sonuç olarak davanın factoring şirketi yönünden de reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmeyeceği-
Takibi durduran bir tedbir kararı bulunmadığına göre mahkemece yazılı şekilde davalı-alacaklı lehine %40 tazminata hükmedilmiş olmasının doğru görülmeyeceği-
Davalı, bonoyu ciro yolu ile alan hamildir. Bu durumda takibinde haksız çıkan davalının, bonodaki imzanın davacıya ait olmadığını bildiğini veya bilmesi gerektiğini gösteren sebep veya vakıaların neler olduğu ve bu vakıaların ne şekilde ispat edildiği açıklanmadan tazminata mahkum edilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-