Davacı tarafça takibe konulan bonoya ilişkin açıkça söz konusu bononun vade tarihi ve bedeli belirtilerek takip tarihinden önce ödeme yapıldığı sunulan dekontlardan anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafça icra takibine girişilmesinde davalı tarafın kötü niyetli olduğunun kabulü gerekeceği-
Davaya konu çekin avans olarak verildiğini ve malların teslim edilmediğinin ispat yükünün davacıda olduğu, davacının davalıya yemin teklif ettiği, davalı şirket yetkilisinin de davaya konu çekin davacıya satılan mallara karşılık alındığı ve malların davacıya teslim edildiğine dair yemin ettiği, bilirkişi raporunda davacının defterlerine göre taraflar arasında avanslı çalışma şeklinde bir ticari ilişkinin mevcut olmadığının açıklandığı gerekçesiyle davanın ve davalının %40 tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bonodaki keşideci imzasının davacı şirket yetkililerine ait olmadığının saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibe konu alacağın % 40 'ına tekabül eden 1.200 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Süresinde muhatap bankaya ibraz edilmeyen çeke dayanarak davalı hamilin kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını kullanamayacağı, bu durumda davalının çek tazminatı ve reeskont faizi talep hakkı bulunmadığından davanın kabulüne, dava tarihi itibariyle davacının takip dosyasında davalıya fazladan ödediği 9.958,03 TL.'nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Takip borçlusu olan davacının, dava dilekçesinde aleyhindeki takibe karşılık şimdilik 10.000 TL'sinden borçlu bulunulmadığının tespiti istemiyle dava açtığı, ıslah dilekçesiyle de talebini 33.000 TL’ye yükselterek kısmi menfi tespit talebinde bulunduğu, menfi tespit davası kısmi olarak açılamayacağından mahkemece, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülemeyeceği-
Kural olarak çek ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun ifası amacıyla verildiği, davacının çeklerin avans çeki olarak verildiğine dair yazılı delil sunmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İmza incelemesinin senedin tanzim tarihinden veya bu tarihe yakın önceki imzaları üzerinden yapılması gerekeceği-
Feragatin kat'i hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı ve yargılama sonuçlanıp hüküm kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebileceği-
Davacı şirketin çift imzayla temsil edilmesine rağmen sözleşmede tek imza bulunduğu, sözleşmenin davacı tarafından benimsendiğinin veya bu akde onay verildiğine dair delil bulunmadığı, 11.04.2009 tarihli sözleşmeden davacının sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne, sözleşmeden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ve Kriminal raporunda davaya konu 08.01.1998 tanzim tarihli 5400 DM bedelli bononun vade tarihine “1. Gününe” 15.02.1998 tanzim tarihli 10.500 DM bedelli bononun vade tarihine ise “ 1. Günü” yazılarının ilave edildiğinin belirlendiği, bonolardaki “10. Ay 1. Günü 2006 yılı 1. Gününe müsaade ediyorum” şeklindeki vadelerin TTK ‘nun 688. Maddesinde belirtilen geçerli bir vadeyi içermemekte olduğu, vadenin geçerli olmamasından dolayı TTK’nun 689/2. Maddesi gereğince takibe konu edilen bonoları “görüldüğünde ödenecek bono”olarak kabul etmek gerektiği, bu durumda bonoların muaccel hale gelmelerinin “görülmeleri” şartına bağlandığı, bu tür bonolarda zamanaşımının senedi tanzim eden keşidecinin bono üzerine yazacağı tarihli ve imzalı “görülmüştür” kaydından itibaren işlemeye başlayacağı, TTK’nun 605. Maddesi gereğince bu tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde bononun ödenmesinin gerektiği, bu nedenle zamanaşımının henüz işlemeye başlamadığı, davacının bonolardaki imzasını inkar etmediği, gerekçesiyle davanın ve davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-