Savunmaya konu faturaların gerçek bir borca dayanmadığı borçlu davacının temlik edene karşı haiz olduğu bütün def'i ve itirazları temellük edene (faktoring şirketine) karşı B.K. 167/1 maddesi uyarınca ileri sürebileceği gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
TTK'nun 690. maddesi yollaması ile 592. maddesi uyarınca boş bir senedin imzalanarak verilmesi mümkün bulunup bunun geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği, bononun tedavüle konulmadan önce unsurlarının tamamlanmasının yeterli olduğu, senedin anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğunun yazılı bir belgeyle ispatlanmasının gerektiği, takibe konu bononun TTK'nın 688.maddesinde belirtilen yasal unsurları taşıdığı, davacı tarafça bononun aslında başka bir şahsa verilip borcun ödendiği iddia edilmiş ise de, bu konuda yazılı bir belge sunulmadığı gibi ödenmiş bir bononun davacıya geri verilmiş olması gerekip bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, uzman bilirkişiden alınan 10/06/2011 tarihli rapora göre takibe konu bono üzerinde yapılan incelemede senedin bedel kısmında tahrifat olarak nitelendirilebilecek herhangi bir bulgunun saptanmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK 72. Maddesi uyarınca açılan bir menfi tespit davasında mahkemece davacının borçlu olmadığı miktarın belirlenip hüküm altına alınması gerekirken, davanın müspet tespit davası gibi yorumlanarak borçlu olduğu miktar belirtilerek hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Davalının çek arkasındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunu bilmediği ve bilebilecek durumda da olmadığı dikkate alınarak, haksız ve kötüniyetli olarak kabul edilemeyeceğinden, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bankalar, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümleri gereğince faaliyet gösteren güven kurumları olup, basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen yükümlülüğünden daha fazla özeni göstermek zorunda oldukları, bu itibarla davalı bankanın icra takibinden çok önce ödenmiş olan çekin ödendiğini tespit etmeden icra takibine girişmesi ve bunun sonucu olarak da davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlamış olmasında açıkça haksız ve kötü niyetli olduğu belirterek menfi tespit davasının, kabul nedeniyle, kabulüne, kötü niyet tazminatının ise yasal koşulların oluşmuş olması nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığı gibi, davacının ödeme iddiasına dayanak teşkil eden çeklerin teslim edilecek mal karşılığı avans olarak verildiğine dair herhangi bir yazılı delil de mevcut olmadığı, dava değeri itibari ile alacak iddiasının HUMK'nun 288.maddesi gereğince yazılı delillerle ispatlanması gerekli olup, davacının herhangi bir yazılı delille iddiasını ispatlayamadığı, yemin deliline başvuru hakkının hatırlatılması üzerine, davacının yemin deliline dayandığı, davalı şirket temsilcisinin de yemin teklifini kabul ederek duruşmada usulüne uygun şekilde yemini eda ettiğinden, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı İ. Ü. yargılama sırasında öldüğünden mirasçıları dosyaya veraset ilamı ibrazı ile kendilerini vekille temsil ettirerek, yargılamaya katılmışlardır. Mahkemece mirasçılar hakkında hüküm kurulması gerekirken ölü kişi hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
12.04.1944 tarih ve 14/13 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre, sözleşmede kefalet limiti bulunmasa bile, sözleşme içeriğinden kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın anlaşılabildiği hallerde kefaletin geçerli olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Borçlular icra dosyasına ihtirazi kayıtla ödeme yapmışlardır. İcra veznesine intilal etmiş bir paraının alacaklıya ödeme yerine geçebilmesi, ödemenin herhangi bir kayıt ve şarta bağlı tutulmaması ile mümkündür. O halde mahkemece; itirazın iptali kararı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre alacak miktarının tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikâyetin reddi yönünde hüküm tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacının menfi tespit ve istirdat davasında, ciro imzasının sahteliği iddiasına dayandığı, HMK'nun 209. maddesindeki; "Bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde bu konuda bir karar verilinceye kadar o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. Maddi vakıları ileri sürmek taraflara hukuki nitelendirme yapmak hakimin ödevidir." hükmüne uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, gerekçe gösterilmeden tedbir talebinin reddinin doğru görülmediği-