Kira alacağına ilişkin olarak yapılan icra takibinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmaması ve davalının iddia ettiği kira sözleşmesine davacının karşı çıkması durumunda, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi, süresi ve kira parasının miktarının kiralayan davalı tarafından kanıtlanması gerektiği, davacı taraf açıkça muvafakat etmediğinden talep edilen yıllık kira miktarına göre kira ilişkisinin varlığının ve kira miktarının tanıkla kanıtlanmasının mümkün olmadığı, dar yetkili icra mahkemesinin verdiği karar genel mahkeme için kesin hüküm oluşturmadığı, borçluya yapılan tebligatta borçlunun taşınmazdan taşındığının halen orada oturan şahıs tarafından bildirilmesi ve tebliğ memurunun bunu tebligata şerh etmesi davacının davalının kiracısı olduğunu göstermediği, mahkemece, kiralayan davalının kira sözleşmesinin başlangıç tarihi, süresi ve kira miktarı konusunda delilleri toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Senedi ciro yolu ile devralan davalı-hamilin davacı-borçlu aleyhine kötü niyetli olarak icra takibi yapmış olduğu ispatlanamadığından; koşulları bulunmadığı halde davacı-senet borçlusu lehine İİK'nın 72/5. maddesine aykırı olarak kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceği-
Sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği, icra takibine konu çekin keşideci tarafından takip sırasında ödenmesinin, ciro imzasının sahte olduğu iddiasında bulunan davacının kendisinden sonraki cirantalara ve hamil aleyhine dava açmasına engel olmayacağı-
Adi yazılı şekilde yapılan taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olduğu, ne var ki bononun iadesine karar verilmesi durumunda, devri gerçekleşmeyen 1/2 hisse için davalının yapmış olduğu ödemenin hiçbir karşılığı ve teminatı kalmayacağı, ayrıca bu ödeme nedeniyle davacıların murislerinin sebepsiz zenginleşmiş olduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
“Menfi tespit davasında tarafların birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmeyeceklerinin” kararlaştırılmış olması karşısında, bu şekilde davalı bankaya “hiçbir vekalet ücreti ödemeyeceği” konusunda güven verildikten sonra, davacı avukatın sulh sözleşmesine muvafakatı bulunmadığından bahisle, Avukatlık Kanununun 165. maddesine dayanarak davalı bankadan vekalet ücreti talep etmesinin dürüstlük ve iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı-
Taraflar arasında düzenlenen protokolün yenileme niteliğinde olmadığı, davacı ile dava dışı borçlunun belirlenen tarihte üstlendiği edimi yerine getirmediği, davalının icra takibine devam etmesinde bir yanlışlık bulunmadığı, bu nedenle davanın reddi gerekeceği-
Kapıdan satış yöntemi ile davalıdan satın alınan ürünler nedeniyle borçlu olunmadığının tesbitinin istenmiş olduğu davada; davacı tüketici olup, 4077 sayılı yasanın 23/3. maddesi uyarınca tüketicinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açma hak ve yetkisine sahip olduğu-
Mahkeme kararında istirdata karar verilmiş ancak istirdattan sonra işleyecek faizin başlangıç tarihi kararda belirtilmemiş olup bu husus infazda tereddüte neden olacağından hükmün bozulmasının gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile tespit edilmiş olup diğer unsurları tamam olan çek nedeniyle davalı hamilin çeke dayanarak TTK 644.maddesi uyarınca davacı keşideciye başvurabileceği-
Ceza mahkemesinin olası bir mahkumiyet kararının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek, söz konusu ceza davasının sonucunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 165/1 hükmü uyarınca bekletici mesele yapılması ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekeceği-