Dava, davacının bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, takibe konu bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir...
Tarafların bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri - Mahkemece, bilirkişi raporunda yer alan çelişkili ifadeler ve davalı yanın da rapora karşı itirazları gözetilip, davaya konu çek üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu eliyle usulüne uygun grafolojik ve grafometrik tekniklerle inceleme yaptırılarak yaptırılacak incelemeyle şüpheye yer vermeyecek şekilde hasıl olacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar davaya konu senedin 300.000 TL'lik ödemeye karşılık olarak verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, hükme dayanak olan davalılar murisinin beyanlarından senedi 300.000 TL'lik ödeme karşılığında aldığı anlaşılamamakla birlikte, davalılar murisince davacılar murisine verilen bedellerin nihayetinde taraflar arasında 600.000 TL'lik borçta tarafların mutabık kalmasıyla davaya konu senedin düzenlenmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece, davaya konu senedin davacılar murisi ve davalılar murisinin aralarındaki borç alacak ilişkisinde 600.000 TL üzerinde mutabık kalmalarıyla düzenlendiği kabul edilerek, bu cihette yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Adi ortaklık ilişkisi kapsamında katılım alacağı ve kâr payının tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle menfi tespit istemi- Hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya ve istinaf denetimine elverişli olduğu, aleyhine davalı şirket tarafından icra takibi başlatılmış olan davacı şirketin icra takibinden önce usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden davacının menfi tespit davasının icra takibinde talep edilmiş olan işlemiş faiz yönünden kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmediği- Mahkemece, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek icra veznesine girecek paranın teminat karşılığında davalıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmiş olması nedeniyle, davalı lehine tazminata hükmedilmiş olmasının isabetli olduğu- Davacının aleyhinde yapılan ilamsız icra takibine karşı zamanaşımı def"inde bulunmaması nedeniyle, takibe konu alacağının zamanaşımına uğradığı iddiasıyla menfi tespit isteminde bulunulamayacağı-
İlk Derece Mahkemesince dosya kapsamından, davalı şirketin temsilcisi olan davalı ...............’ın kendi adına asaleten ve davalı şirketi temsilen vekaletname verdiği değerlendirilerek davanın her iki davalı yönünden incelenmesi gerekirken, davalı şirket bakımından olumlu ya da olumsuz her hangi bir hüküm kurmaksızın davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin doğru olmadığı, davalı vekilinin gerek istinaf dilekçesinde gerekse cevap dilekçesinde her iki davalı bakımından itiraz nedenleri ileri sürdüğü ancak sadece davalı .............. adını dilekçelerine yazdığı dikkate alındığında, davalı ................’ın davalı şirketi temsilen de vekile vekaletname verdiği gözetilerek davalı şirket yönünden de Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerekirken, istinaf dilekçesi başlığında davalı .................... adını yazıp istinaf yoluna başvuran davalı olarak davalı şirketi göstermediği gerekçesiyle davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinafı yerinde görülmemesinin doğru olmadığı-
İİK m. 89/3 de ön görülen on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde menfi tespit davası açılmazsa üçüncü kişinin yedinde sayılan malı veya zimmetinde sayılan parayı icra dairesine teslim etmesi gerekeceği; bu ödemenin haklı bir nedene dayanmadığı düşüncesinde olan ancak yasal gereklilikleri yerine getirmediği ya da getiremediği için parayı icra veznesine ödemiş olan alacaklı bakımından İİK’nın 89 uncu maddesinin beşinci fıkrasına göre ödeme tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde istirdat davası açma hakkı tanınmış olduğu- Zira takip borçlusu, ona ait bir mal veya hakkı elinde bulundurmadığı halde bu tutarı icra dairesine ödemek zorunda kalan üçüncü kişi karşısında sebepsiz biçimde zenginleşmiş olacağı; üstelik istirdat davası sadece sebepsiz zenginleşen borçlu aleyhine değil, borçlu ile işbirliği içinde davranarak üçüncü kişiyi zarara sokan (kötüniyetli) alacaklı aleyhine de açılabileceği- Üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren açılması öngörülen menfi tespit davası (İİK.m.89/3) borcun bulunmadığı iddiasına dayanmakta iken, ödemeden sonra açılması öngörülen istirdat davası (İİK.m.89/5) haksız/nedensiz ödenmiş bulunan paranın geri alınması amacına yönelik olup birbirinden tamamen farklı olduğu-
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, davaya konu senedin teminat senedi olduğu, teminat senedi verilmesi durumunda teminat altına alınan hususun gerçekleşmesi halinde senedin takip konusu yapılabileceği, somut olayda, senedin teminat fonksiyonu gerçekleşmeden mevsimsiz olarak takibe konulduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 72/7. maddesi uyarınca borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahsın, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebileceği, istirdat davası için öngörülen bir yıllık sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olup, bu sürenin geçirilmiş olması halinde artık başkaca bir sebebe dayanarak ödenen paranın iadesi talebinin mümkün olmadığı, eldeki davada davacının en son 24/10/2017 tarihinde icra dosyasına ödeme yaptığı, 08/06/2021 dava tarihi itibari ile 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davacı borçlunun "bononun boş olarak tanzim edildiğini, vekalet ilişkisi çerçevesinde bononun lehtara verildiğini, sonrasında lehtar avukatın azledildiğini, bahse konu bononun ise azilden sonra doldurulduğunu" beyanı, dava konusu bononun azil tarihine kadar itimata binaen doldurulabileceğinin açık kabulü niteliğinde olduğundan ve bu durumda, bononun Türk Lirasından 6 sıfır atılmasından sonra doldurulduğu gerçeği karşısında davacıların başkaca borçsuzluk def'isini ispatlayamamış olmaları nedeniyle menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği-