Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde "dava konusu olan senedi, amcası olan muristen birlikte yaptığı inşaat işleri nedeniyle verdiği hizmet karşılığı alacağına binaen aldığını" beyan eden lehtarın, senedin "nakten" yazılı ihdas nedenini "malen" olarak talil etmiş olmayacağı-
Bozmaya uyulmakla, bozma ilamı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşmuş olduğu - Bu durumda Mahkemece bozmaya uyulmakla oluşan usulü kazanılmış hak da bertaraf edilmek suretiyle 29.11.2022 tarihli ek karar ile tavzih talebinin kabulüne karar verilerek davalı yararına kötü niyet tazminatı hükmedilmesinin de doğru görülmediği-
Davanın; bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu - Senet altında keşideci hanesinde M. C. isim ve soy isim bulunmakta ise de, o tarihte şirket yetkilisi davacının her iki imzasının da şirket kaşesi üzerinde yer almasına ve bu kişinin el yazıyla isim ve soy isminin yazmasının imza mahiyetinde değerlendirilebilecek ise de, senet metninden de görüleceği üzere, ayrıca şekil kullanmak suretiyle imza attığı, bu durumda senetten şahsen sorumlu olmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İstirdat davası açma süresinin bir yıl belirtilmiş olup bu sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğu- Bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlunu iki yıl içinde sebepsiz zenginleşme davası açabileceği-
Birleşen davada İlk Derece Mahkemesinde tazminata ilişkin hüküm kurulmuş iken Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında karar yazılırken tazminata ilişkin hüküm kurulmadığı görülmekle, birleşen davada davacı-asıl davada davalı olan banka icra takibi başlatmada haksız ise de, ayrıca kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından İlk Derece Mahkemesince karar altına alınan kötüniyet tazminatının kaldırılmasına ve asıl davada davacı-birleşen davada davalının buna ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken gerekçede söz konusu husustan bahsedilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında söz konusu tazminata ilişkin bir hüküm kurulmamasının bozmayı gerektirdiği-
Faydalı model belgesinin yenilik unsurunu taşıyıp taşımadığı re'sen de araştırılması gereken bir husus olup davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde faydalı modelin yenilik unsurunu kaldırır mahiyette olduğunu ileri sürdüğü Amerika'da tescilli patent belgesini ibraz ettiği, bu durumda mahkemece, içinde makine mühendisi de bulunan yeni bir bilirkişi heyetinden, davacının ibraz etmiş olduğu patent belgesinin dava konusu faydalı modelin yenilik unsurunu ortadan kaldırıp kaldırmadığı konusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Çekin, bir ödeme aracı olup davalının elinde bulunduğu - Davacının bu çekin bedelsiz olduğunu ya da iddia ettiği gibi boş olarak verildiğini ve dolayısıyla anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı delille ispat etmek zorunda olduğu- Bu davada ispat yükünün davalıda değil, davacıda olduğu - 11. Asliye Ceza Mahkemesinin sayılı kararıyla davalı hakkında resmi belgede sahtecilik, bedelsiz senedi kullanma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de bu karar netice itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir karar olup, Ceza Mahkemesinde dinlenilen tanık ifadeleri bu menfi tespit davasında da ispata yeterli olmayıp 6100 sayılı Kanun'un 200 ve 201 inci maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gerekir. Bu nedenle ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla "davanın reddine karar verilmesi" gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve istirdat istemi- Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde davacının bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının belirtilmesine karşın hüküm kısmında menfi tespit istemine ilişkin olumlu veya olumsuz hüküm kurulmamış, istirdat talebinin ise kısmen kabulü şeklinde hüküm kurulmuş olmasının doğru görülmediği- Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçesine uygun olarak davanın tam kabulü ile davacının takip konusu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalıya ödenen 30.693,24 TL'nin davalıdan istirdatına, icra veznesindeki 146,648,14 TL'nin davacıya iadesine, davacının menfi tespit talebi ve istirdat talebinin kabulüne karar verilmesi, davanın tam kabul edilmiş olması nedeniyle de davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
İcra takibine dayanak yapılan havale evrakında paranın borç olarak gönderildiğine dair bir açıklama bulunmadığından ispat külfetinin alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olduğu- Haciz tutanağında yer alan “Şu an ödeme imkanım yoktur, durumum düzelirse ödeme yapabilirim, ancak dosya borcunu ben kullanmadım, itiraz etmiştim, süresinde olmadığı için red edilmiştir, dosya borcu ile ilgili olarak görüşmeye geleceğim." şeklindeki beyanının kayıtsız şartsız bir kabul beyanı olarak da kabul edilemeyeceği- Takip tarihinden uzun süre sonra dahi hukukî yarar bulunduğu sürece menfi tespit davasının her zaman açılabileceği- Takip talebinden uzun zaman sonra ve tasarrufun iptali davasının sonrasında 'menfi tespit' davasını açılmasının bir önemi bulunmadığı-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesi ilamının icrasından ve bu ilamın icrası neticesinde davacının mallarına haciz konulmasından kaynaklandığı- İlamların icrası ile ilgili İİK hükümlerine aykırı uygulamaların şikayet yolu ile İcra Hukuk Mahkemesinde incelenip karara bağlanmasının esas olduğu- Şikayet yolu ile hacizlerin kaldırılmasını sağlayan davacı şirketin aynı hususu genel görevli mahkemede menfi tespit davasına konu yapmasında hukuki yararının bulunmadığı-