Davacı ile davalı arasında işçi ve işveren ilişkisi yanında adi ortaklık ilişkisinin de olduğu, tarafların bu ortaklık ilişkisini ............ tarihinde düzenledikleri "Ortaklık Fesih Sözleşmesi" ile sonlandırdıkları, ............. tarihli sözleşmede davalıya ortaklıktan ayrılma bedeli olarak 85.000,00 TL ödeneceğinin kararlaştırıldığı, aynı sözleşmenin 3 üncü maddesinde davalının ortaklığın fesih tarihten itibaren 2 yıl süreyle davacının müşterisi olan firmalarda tam ve yarı zamanlı çalışmamayı, bu firmalara danışmanlık yapmamayı, iş sağlığı ve güvenliği hizmeti vermemeyi, aksine davranış halinde 25.000,00 USD cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, işbu davanın da davalının sözleşmenin bahsi geçen maddesine aykırı davrandığı iddiasıyla sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle açıldığı, bu itibarla somut olay bakımından 6098 sayılı Kanun'un 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı hükümlerinin uygulanması yeri bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince somut uyuşmazlığın ............. tarihli sözleşme hükümleri çerçevesinde görülüp sonuçlandırılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı- Davalının ortaklık ilişkisinin sona erdiği ............... tarihinden yaklaşık 4 ay sonra .............tarihinde davacının müşterisi olan ................Ltd. Şti'nde iş güvenliği uzmanı olarak çalışmaya başladığı ve bu suretle bahsi geçen sözleşmenin 3 üncü maddesine aykırı davrandığı, bu duruma göre davacının cezai şart isteminin yerinde olduğu, her ne kadar davalı tarafça .............. tarihli sözleşmenin davalının işçilik alacak ve tazminatlarının ödenmesi karşılığında zorla imzalattırıldığı gerekçesiyle geçersiz olduğu savunulmuşsa da davalıya sözleşmede kararlaştırılan ayrılma bedelinin ödendiğinin dosya kapsamından anlaşılması ve sözleşmenin geçersizliğini ileri süren davalının yapılan bu ödemenin taraflar arasındaki başka bir borç ilişkisinden kaynaklandığını iddia ve ispat etmemesi karşısında davalının bu savunmasına itibar edilemeyeceği gibi anılan sözleşme hükmünün çalışma hürriyetinin ihlali niteliğinde de bulunmadığı, ayrıca davacı ile davacının müşterisi olan olan ........... A.Ş. ve ........ Ltd. Şti arasında imzalanan son sözleşmelerde, sözleşmelerin 01.01.2017 ve 31.12.2016 tarihinde başlayacağının kararlaştırılmasına rağmen sözleşme süresine veya son bulacağı tarihe yer verilmediği, her iki sözleşmenin de 31.12.2017 tarihinde anılan şirketler tarafından sonlandırılarak 01.01.2018 tarihinde davalı ile çalışmaya başlandığının dosya kapsamı ile sabit olması karşısında davalının bu şirketlerin davacı ile olan sözleşmelerin süresinin sona ermesinden sonra anılan şirketlerin teklifi üzerine çalışmaya başlandığından sözleşmeye aykırılık bulunmadığı savunmasının da yerinde bulunmadığı, açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin davalının taraflar arasındaki 25.08.2017 tarihli sözleşmenin 3 üncü maddesine aykırı davrandığı bu sebeple davacının cezai şart isteminin yerinde olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-
Yargılama esnasında davaya konu teminat mektubunun süresi dolduğu anlaşıldığından konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davalarında ispat yükünün davalı(alacaklı) da olduğu- Davalının "davacının kaçak elektrik kullandığını" ispat etmesi gerektiği-
Davanın, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, ancak davacının kötü niyet tazminatı talebi hakkında bir karar verilmediği - Mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği üzere davalı (M)'nin dava konusu bonoyu teminat amacıyla verildiğini bilerek iktisap ettiği, dolayısıyla icra takibi yapmasında haksız ve kötü niyetli olduğu, bu durumda 2004 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca davacı borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği -
Menfi tespit davasında görevli mahkemeye gerçek kişinin tacir olup olmadığının araştırılması yönünde karar verileceği-
Davanın, davalı banka tarafından davacı kefil aleyhine başlatılan ilamsız icra takibi nedeniyle menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olduğu; mahkemece, yazılı gerekçeyle menfi tespit talebinin kabulüne, istirdat isteminin ise reddine karar verilmiş ise de, huzurdaki dava, davaya konu borcun davadan sonraki süreçte ödenmesi sebebiyle konusuz kalmış olduğundan, mahkemece, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve 6100 sayılı Kanun'un 331 inci maddesine göre davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu belirlenerek yargılama giderlerinin paylaştırılması gerekeceği-
Menfi tespit davalarında, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu- Davalı alacaklının, "davalının kaçak elektrik kullandığını" tespit etmesi gerektiği-
Uyuşmazlık; su tüketim bedeli nedeniyle tahakkuk ettirilen fatura nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olup, yargılama sırasında borcun ödenmesi nedeniyle istinaf istemine dönüşmüştür.<br />
Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddiyle davacı aleyhine başlatılan icra takibinde taşınmazına haciz konularak satıldığı ve bedelinin de davalı yana ödendiğinin anlaşıldığı, eldeki davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, İİK'nun 72/VI maddesi uyarınca davada tedbir kararı alınmamış ve borcun bir kısmı da ödenmiş olmakla ödenen kısım açısından davaya istirdat davası olarak devam edilmesi, ödenmeyen kısım açısından ise, menfi tespit hükmü kurulması gerekirken belirtilen bu hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bononun keşidecinin imzasının senet metninde yer almasının zorunlu unsur olduğu, keşidecinin isminin senet metninde yer almasının senedi geçersiz kılmayacağı, dava konusu bononun ön yüzünde yer alan şirket kaşesinin üzerinde iki imza bulunduğu, bu bakımdan sorumluluğun dava dışı şirkete ait olup ikinci imzanın şirket kaşesi dışında bir yere atılmaması nedeniyle davacının şahsı sorumluluğundan bahsedilemeyeceğinden menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-