Birleştirilen dosya davacısının sunduğu, karşı tarafça inkar edilmeyen bu sözleşme örneklerinin gerektiğinde taraf isticvap edilerek değerlendirilmeden ve delilleri tartışılmadan delillerin sunulmasına yönelik süre verilmesinin ve akabinde dava ispat edilemediğinden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesi uyarınca, asıl ve birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, birleştirilen dava dosyasının tarafları, iddia, savunma özeti, delilleri belirtilip, değerlendirilip, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, bu hali ile verilen karar anılan Kanunu'nun 294 ve devamı maddelerine uygun düşmediği-
“Borç tasfiye sözleşmesi” başlıklı belgenin Türk Medeni Yasasının 736. maddesi hükmünde öngörülen akitlerden olmadığı, kaldı ki, o amaçla yapıldığı düşünülse bile resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle de vefa veya iştira sözleşmesi olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmayacağı-
Davanın, geri alım hakkı nedeniyle tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ilişkin olduğu, gerialım bedelinin, taşınmazın dava tarihinde belirlenecek değeri olmasının gerektiği, mahkemenin yapacağı işin, gerialım hakkının kullanıldığı tarihteki taşınmazın değerini belirleyerek, bu bedel üzerinden gerialım hakkının kullanılmasına imkan vermekten ibaret olduğu, yargılamada bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmışsa da sadece bir inşaat mühendisinden alınan rapora itiraz edildiği, bu durumda mahkemenin bilirkişi raporuna itirazları karşılayacak şekilde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaparak dava tarihi itibariyle taşınmazın değerini belirleyip, bu bedel üzerinden gerialım bedelinin depo edilmesi için davacıya süre ve olanak tanıyarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Dava dilekçesinde davalı M.Ö. gösterilmiş ve yargılamanın ölü davalıya karşı ilanen tebligat yapılarak sürdürüldüğü; 01.06.1978 tarih ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ölü kişiye karşı dava açılamayacağı; ölü şahsa karşı açılmış davaya o kişinin mirasçıları dahil edilerek de devam edilemeyeceği-
Tarafların kabulünde bulunan protokolün inanç sözleşmesi niteliğinde olduğu, ayrıca, dosyada davacının kocası ile davalı arasında düzenlenen bir protokol daha bulunduğu, anılan protokolün davacıya ait taşınmazın mülkiyetinin davalıya intikalinin sebebini teşkil etmediği ve davacının da anılan bu sözleşmede imzasının bulunmadığı, davacının kocası ile davalı arasındaki başka bir alacak ve borç ilikisine ait olduğu içeriği ile sabit olduğu, o halde, inanç sözleşmesi dışındaki yapılan protokollerin ve belgelerin inançlı işlemin belgesi olarak kabulüne olanak olmadığı, davacı protokolden kaynaklanan borcunu eda ettiğini ileri sürmüş ve bununla ilgili olarak eşinin bir takım ödemeler yaptığına ilişkin hesap ekstrelerini dosyaya ibraz etmiş ise de ödentileri gösteren belgelerde bu ödemelerin hangi borca ait olduğunun anlaşılamadığı, yapılacak olan arıştırma sonucu yapılan ödemelerin gerçekten de, taşınmazın naklinin dayanağını oluşturan borcun karşılığı olduğunun tespit edilmesi halinde davacının edimini ifa ettiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Yerinde yeniden biri Çevre mühendisi olmak üzere 3 kişilik uzman bilirkişi kurulunca araştırma yapılarak ileri sürülen rahatsız edici durumun imara uygunluğunu saptanan pencerelerin kapatılması dışında başkaca bir önlemle giderilip giderilemeyeceğinin araştırılması ve belirlenmesi, sosyal ve beşeri ilişkilerinde gözden uzak tutulmaması, neticeten belirlenecek en uygun olan önleme hükmedilmesi gerekirken imara uygunluk durumu gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere son çare olarak düşünülmesi gereken-pencerelerin kapatılması suretiyle davanın kabulüne karar verilemeyeceği-
Uefa bedeli olarak sözleşmede belirtilen paranın dava tarihindeki alım gücü esas alınmalıdır, belirlenen bedelin davacı tarafından ödenmemesi nedeniyle davanın reddi ve depo edilmesi gereken vefa bedelinin sözleşmede kararlaştırılan paranın dava tarihindeki alım gücüne göre tespit edilmesi gerektiği gerekçesiyle verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Vefa hakkına dayanan tapu iptali ve tescil davalarında, vefa bedeli alarak sözleşmede gösterilen miktarın değil, bunun dava tarihindeki alım gücünün depo edilmesi gerekeceği -
Taşınmaz üzerinde salt iştira hakkı tanınmasının kendiliğinden evvelce yapılmış kira sözleşmesini hükümden düşürmeyeceği, kira ilişki-sini ortadan kaldırmayacağı-
Hukuki niteliği itibariyle satıma konu menkul ve gayrimenkul mül-kiyetinin takyidi niteliğindeki bir hak olan vefa hakkı ile ilgili sözleşmenin yasal sözleşme ile veya hemen yan bir sözleşme ile kurulması gerektiği-