Davanın ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmaz payına ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin olduğu, davacının ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile dava konusu taşınmazı 06.08.2015 tarihinde tapu müdürlüğünde akdedilen resmi senetle davalıya devrettiği, 2016 yılında yaşa bağlı rahatsızlıkları nedeniyle hastane giriş kayıtlarında artış olduğu, boşanma davasının 30.01.2017, sözleşmenin feshi davasının ise 03.02.2017 tarihinde açıldığı dikkate alındığında davalının davacıya karşı bakım edimini yerine getirmediği sonucuna varıldığından kararın bozulması gerektiği-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanan, bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmazlara ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin davada, davalının adına işlem yaptığını beyan eden oğlun çektiği kredi tutarı ile tapudaki satış tarihlerinin birbiri ile uyumlu olduğu, davalı bakım yükümlüsünün adına kayıtlı bulunan taşınmazı davacının kendisine karşı açılacak bir davada geri alınmasını engellemek amacıyla diğer davalıya el ve işbirliği içerisinde satış işlemi ile devrettiği açık ve yeterli delillerle kanıtlamadığı-
Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamının, ne aktin başında ne de devamı sırasında belirli olmadığı, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin edeceği, bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç halde olmasını aramanın kanunda bulunmayan bir unsuru ilave etmek olacağı- Ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesine ilişkin davada, bakım borcu sözleşmenin yapılmasından sonra davalının farklı şehirde göreve başlaması nedeniyle yerine getirilmediğinden, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Ölünceye kadar bakım sözlemesinden kaynaklanan, bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmaz payına ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin davada, ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçılarının mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlü oldukları, bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabileceği, resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulmasının mümkün olmadığı, bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunmasının bu davada dinlenemeyeceği, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısının her zaman fesih hakkını kullanabileceği, fesih geçmişe etkili olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebileceği, davacının duruşmada alınan beyanı ile mahkemenin hükme esas aldığı tanığın beyanı birbiri ile çelişmekle birlikte, tanığın beyanından birtakım hususların anlaşılamadığı, mahkemece, yeterli kanıt içermeyen davacı tanığı beyanını esas alınarak ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptaline karar verilmesinin doğru görülmediği-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesine aykırılık nedeniyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkin davada, ölü davacı ile davalıya ilişkin boşanma davasının kesinleşen kararına göre, her iki tarafın da maddi konulardaki tutumunun evlilik birliğinin bozulmasında asıl sebep olduğu ve her iki tarafın da kusurlu olduğu, bu durumda davalının bakım borcunu yerine getirememesinde davacının kusurunun da etkili olduğu; bakım yükümlülüğünün yerine getirilememesinin sadece davalının eylemlerinden kaynaklanmadığı, TBK’nın 617/son maddesi uyarınca davacı lehine irat bağlanması düşünülmeden tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesinin hatalı olduğu, hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil isteğinin reddi ile davacı yararına kaydı hayat ile irat bağlanması, takdir edilecek iradın akde konu taşınmazın getireceği aylık gelir yönünden, davalıya sağlayacağı yarar ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözönünde tutulmak suretiyle, hak ve yarar dengesi sınırları içinde kalmak koşuluyla ve davacının yargılama sırasında ölmüş olması da gözetilerek eldeki davanın açıldığı tarih ila davacının ölüm tarihi aralığı ile sınırlı olacak şekilde belirlenmesi ve davacılar tarafından açılan mirasçılık belgesinin iptali davasının sonucu beklenerek davacıların tespit edilecek miras payları oranında hükmedilmesi gerektiği-
Mahkemenin ölen tarafın bütün mirasçılarını duruşmaya çağırması gerektiği-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali istemi (tanık beyanlarından yola çıkarılarak geçersiz olduğu anlaşılarak) red olacağına göre davacının bakım sözleşmesinin feshine dayandırdığı tapu iptal ve tescil istemininde reddi gerektiği-
Bakım alacaklısına aylık muayyen bir miktarın gelir olarak bağlanması gerekirken infazı kabil olmayan (aylık miktarı belli olmayan) gelire ve yargılama giderine hükmedilmeksizin bir karar verilmesi isabetli olmadığı-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinin sürdürülememesinin taraflardan hangisinin kusurlu hareketlerinden kaynaklandığının değerlendirilmesi ve buna göre somut uyuşmazlığa TBK mad. 617/son'un uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği-
Davalıya güvenen davacının, davaya konu 24 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akti ile davalıya devrettiği, ne var ki; taşınmazın tapuda devri sağlandıktan sonra davalının, davacı ve eşine karşı olumlu davranışları değişmiş olup, davacı ve eşiyle artık ilgilenmediği, davacının bu şekilde iradesi yanıltılarak hileye düşmesinin sağlandığı- Davacının, temlikten sonra kendisine ve eşine bakılmaması üzerine hileye düşürüldüğünü anladığı, resmi akit esnasında aldatıldığını bilmesine olanak olmadığı gibi, bu durumu bilmesinin hayatın olağan akışına da ters olduğu- Kendisine ve eşine bakılmayacağını bilse idi zaten temlik işlemini yapmayacağı kuşkusuz olup, bakıp gözetileceğine inandırılarak temlik yapılmasını sağlama hâlinin hile olarak kabul edilmesinin gerektiği- Hâl böyle olunca; davalı adına kayıtlı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi, yargılama sırasında davalı tarafından 3. kişilere temlik yapıldığının saptanmasını halinde ise HMK'nun 125. maddesi gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor