Eczaneler ticari işletme olduğu için, eczaneyi işleten eczacıların da TTK md. 12/1 hükmü gereğince “tacir” olduğu, tacir sıfatının, kanun koyucunun bir ticari işletmenin işletilmesi olgusuna bağladığı bir sonuç olduğu, buna göre eczacıların gerçek kişi tacir olduğu, o halde, eczacılar tacir olup bononun lehtarı da bir tacir olduğundan yetki sözleşmesinin geçerli olduğu-
OSB'lerin taraf olduğu davalarda diğer taraf tacir olsun ya da olmasın, uyuşmazlığın mutlak ticari dava olmadığı hâllerde yargılamanın asliye hukuk mahkemelerine görülmesi gerektiği-
Uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 2012 yılı protokolünün 5.3.3 üncü ve 4.3.6 ncı maddeleri gereğince davacı eczacı hakkında uygulanan cezai şart ve reçete bedelinin tahsiline ilişkin işlemin iptalinin istenildiği somut olayda, cezai şartın fahiş olduğu gerekçesiyle indirim yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır..
6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10. maddesinde, ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK'nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden, Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekeceği, o halde mahkemece; davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
6102 sayılı TTK 11/3. maddesinde, "ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabileceği, bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir. " hükmü ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava dışı şirketinin davaya konu taşınmazda 1/2 paydaş bulunduğu, taşınmazın tapu kayıtlarından niteliğinin arsa olduğu, ancak kıymet takdir raporundan otel bulunduğunun anlaşıldığı, 1/2 hisse üzerinde dava dışı şirketin 1. derecede 18.06.2013 tarihli ipotek hakkını davalı şirketine alacağın temliki suretiyle devrettiği, davalının ipoteğinin paraya çevrilmesi suretiyle icra takibi yaptığı, ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin icra takibi devam ederken davalı tarafından taşınmazın 1/2 hissesinin haricen satın alındığı, Otel'e ait menkullerin dava dışı şirketçe kullanıldığı, davalı tarafın taşınmazı tapuda devralmasının TBK 202. madde kapsamında işletmenin devri niteliğinde olmadığı ve davacının alacağından davalıların müteselsilen sorumlu tutulması talebinin de yerinde olmadığı-
Borçlunun aynı gün içinde on yedi araçtan on adedini davalıya, yedi aracı da davalı şirkete devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve İİK’nın 280. maddesinde öngörülen yasal ve fiili karineler gereği davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulünün de zorunlu olduğu- Satışa konu tasarrufların borçlu şirketin mal varlığına ve ticari işletmesine dâhil olduğu açık olan davalı borçlu şirketin, icra dosyasına ve bilirkişi raporuna da yansıyan durumu itibari ile belirtilen sayıdaki araçları aynı gün davalıya devredilmesi durumunun da ticari emtianın mühim bir kısmının devri mahiyetinde olduğu- İİK’nın 280. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesinde bahsi geçen ve “kötüniyet karinesi”nin aksinin kanıtlanamamış olması karşısında, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla hareket ettiği ve bu durumun davalı tarafından bilindiğinin kabulünde yasal zorunluluk bulunduğu bu nedenle de davalı borçlu tarafından davalıya satışı yapılan dava konusu sekiz araç yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Malvarlığının veya işletmenin devralınması TBK'nun 202. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre ticari işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devredilmesi gerektiği, TTK'nun 11/3. maddesine göre ise ticari işletmelerin devrine ilişkin sözleşmelerin yazılı olarak yapılması ve ayrıca ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerektiği, somut olayda belirtilen esaslar çerçevesinde yapılmış bir işletme devrinden söz edilemeyeceği ve asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararının mahkememizce yerinde olmadığı değerlendirilmiş olmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerektiği anlaşıldığından davanın görev nedeniyle usulden reddine, dosya görevsizlik ile asliye hukuk mahkemesinden geldiği için görev hususunun tayini hususunda dosyanın resen bölge istinaf mahkemesi ilgili dairesine gönderilmesine karar verildiği-
Bir işlemin tüketici hukukuna tabi sayılabilmesi için tüketicinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi şart olduğu- "Kaldıraçlı alım satım alım işlemleri çerçeve sözleşmesinin" feshi ile uğranılan zararın tazminine ilişkin davada taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi olmayıp, yatırım amaçlı ticari iş olduğu ve bu haliyle uyuşmazlığın çözümünde 6502 sayılı Kanun kapsamına girmediği, 'Asliye Ticaret Mahkemelerinin' görevli olduğu-
Devreden dava dışı şirkete ait şube statüsünde olan ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi'nde ünvanı ilan edilen dava dışı şirkete ait şubenin devralan davacı şirkete "İşletme Hakkı ve Ruhsat Devri Sözleşmesi" ile devredildiği, sözleşme ile dava dışı şirkete ait ticari işletmenin kül halinde, organizasyon halini muhafaza edecek ve faaliyetlerini kesintisiz olarak devam ettirebilecek şekilde devredilmediği, sadece bir şubenin uygunluk belgesi ve hekim kadrosu ile devredildiği anlaşılmakla, ticari işletme devrinden bahsedilemeyeceği- Davalı Sosyal Güvenlik Kurumunca, taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesinin 15/7. maddesine göre; işletme hakkının devri, kiralama da dahil olmak üzere yapılan tüm işlemlerin, işletmenin devri sonuçlarını doğuracağı düzenlemesinin bulunduğu, bu sebeple davacı tarafın dava konusu borçtan sorumlu tutulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, dosyaya örneği sunulan hizmet satın alım sözleşmesinde bu yönde bir düzenlemenin bulunmadığı, dava dışı şirket ile davalı kurum arasında yapılan sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinde bu yönde bir hüküm bulunsa bile bu düzenlemenin davacı tarafı bağlamayacağı-
Kira sözleşmesinde kiralananın "işyeri" olarak kullanılacağının kararlaştırılmış olması sebebi ile, öncelikle mahkemece usulüne uygun olarak tacir araştırması yapılması, davalı tacir ise sözleşmede kararlaştırılmış artış şartının geçerli olduğu ve tarafları bağlayacağı, tacir olmadığının belirlenmesi halinde ise artışın ÜFE oranını geçmeyeceği göz önünde bulundurularak talep edilebilecek kira bedelinin belirlenmesi gerektiği-