Tebligat sırasında şirket yetkilisinin bulunup bulunmadığı sorulmakla birlikte, tebliğin yapıldığı şirket çalışanının şirket yetkilisinden sonra gelen kişi olup olmadığı araştırılmadan tebligat yapılması halinde, tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı şirketin dava dilekçesinde bildirilen adresine dava dilekçesinin tebliği için çıkartılan tebligatın, şirketin tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiği; tebligat çıkartılan bu adrese tekrar çıkartılan tebligatın ise, başka bir şirketin daimi çalışanına tebliğ edildiğinin görüldüğü, davalı şirketten ayrı bir tüzel kişilik olan dava dışı şirket. çalışanına yapılan tebligat usulsüz olduğu gibi, yargılama boyunca davalının yetkili temsilcisi ya da daimi çalışanına yapılmış bir tebligatın da bulunmadığı, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisinin bozmayı gerektirdiği-
Borçlunun işvereni olan 3. kişi şirket adına gönderilen maaş haciz müzekkeresinin tüzel kişi şirketi temsile yetkili kişi yada kişilerin o sırada orada bulunup bulunmadıkları tespit edilmeden ve yasada belirtilen prosedüre uyulmadan doğrudan daimi çalışan imzasına yapılan tebligatın usulsüz olduğu- 3. kişi şirket temsilcisine idari yaptırım kararlarının tebliğ edildiği iddia edilmişse de, her iki tebligatın da usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, dolayısıyla şikayetçi üçüncü kişinin maaş haciz müzekkerelerinden haberdar olduğundan söz edilemeyeceği-
Üst sınır ipoteğine dayalı olarak yapılan takipte, borçluların usulüne uygun hesap kat ihtarı tebliğ edilmediğinden icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetlerinde, takip borçlularından ikisine çıkarılan ihtarnamenin Tebligat Kanunu’nun 21/1 maddesine uygun olarak tebliğ edilmediği, diğer borçlu şirkete çıkarılan tebligatın ise Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddelerine aykırı olarak şirket yetkilisi yerine çalışana tebliğ edildiği, bu durumda usulüne uygun hesap kat ihtarı tebliğ edilmediğinden örnek 9 ödeme emri tebliği gerekirken icra emri tebliği usulsüz olup icra emrinin iptali gerekeceği-
Davalı tarafın yargılamaya katılımının sağlanmasının; savunma hakkını kullanabilmesi, davacının iddialarına karşı cevap verebilmesi, yargılama aşamasında yapılan iş ve işlemlere karşı beyanlarını ve itirazlarını sunabilmesi, hukuka uygunluk ve adil yargılamanın mümkün kılınması bakımından gerekli olduğu, taraf teşkili sağlanmadan davalının yokluğunda yapılıp, sonuçlandırılan bir yargılamanın, ne muhakeme hukukumuza ne de T.C. Devletinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan Medeni Muhakeme Hukuku kurallarına uygun olmasının mümkün olmadığı-
Dava dilekçesine ilişkin tebligat dava dilekçesinde davalı adresi olarak gösterilen adresinde aynı iş yerinde personel olan kişi imzasına tebliği edilmiş ise de, davalı iş veren temsilcilerinin tebliğ yapıldığı anda iş yerinde bulunup bulunmadıkları, bizzat tebligatı alamayacak durumda olmaları halinde kendilerinden sonra gelen kimsenin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, duruşma günü usulüne uygun tebliğ edilerek, tarafların varsa sunacakları delillere göre bir karar verilmesi gerektiğinden, dava dilekçesi davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm verilemeyeceği-
Tebliğ tarihi itibariyle yürürlükte olan Tebligat Yönetmeliği'nin 21. maddesinde tüzel kişi adına tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerde teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması lazım geldiği, bunlarında bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alındığından, mahkemece davalının muttali olduğu dava dilekçesine karşı 20.05.2013 tarihinde vermiş olduğu cevap dilekçesinin süresinde kabul edilerek, bu cevap dilekçesinde ileri sürülen zamanaşımı def'i dikkate alınarak dava tarihinden geriye doğru son 5 yıllık ecrimisil alacağı hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirkete gönderilen her iki maaş haczi müzekkeresinin de tebliği alan kişinin şirketi temsile yetkili olup olmadığı araştırılmaksızın şirket çalışanına yapıldığı anlaşıldığından, anılan tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğu, bu nedenle aleyhe uygulanan haciz işlemlerinin kaldırılması gerektiği-
Taraf ya da taraflara tebligat yapılmaksızın duruşma açılarak bozmadan sonra hüküm kurulamayacağı- Davada davacı sıfatı varlığı ileri sürülen hakkın sahibine ait olup tüzel kişilerin davacı sıfatını haiz olmaları halinde onların temsilcilerinin dava tarafı olarak addedilmelerinin mümkün olmadığı-
Borçlu şirketin ticaret sicilindeki eski adresine yapılan tebligat usulsüz olduğundan, mahkemece, borçlu şirketin asıl dava yönünden usulsüz tebliğ şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-