Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borcun tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabileceği- İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşunun 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmayacağı- İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemeyeceği- İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemeyeceği- İşe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık sürenin işlemeyeceği- İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği- İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığının ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmayacağı- Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebileceği- İbraname savunmasının, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği-
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 15 yıl süreli yazılı kira sözleşmesi ile kiralananın sera olarak sebze yetiştiriciliğinde kullanılmak üzere kiraya verildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, bu durumda kiralananın niteliğine göre hasılat (ürün) kirası söz konusu olup Türk Borçlar Kanunu'nun 358. maddesi göndermesi ile olayda kira sözleşmesine ilişkin genel hükümlerin uygulanacağı-
İdarece davalıya gönderilen ihtarname ile taşınmazın vasfında hata yapıldığı, aradaki farkın ödenmesi, aksi halde dava açılacağı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davalıya bildirildiğine göre, bu durumda artık hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, davacı idarenin ihtarnamenin tebliğinden sonra dilediği zaman dava açabileceği- Hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu-
Tahliye taahhütnamesinin ilk kira sözleşmesi ile birlikte verildiği iddiası, tahliye taahhüdünün serbest irade mahsulü olmadığı, yani ikrah ile verildiği iddiasını da kapsadığından, tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
İradeyi fesada uğratan sebeplerden dolayı açılacak davaların, ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl için açılmasının zorunlu olduğu, bu sürenin zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre niteliğinde olduğu, hakim tarafından davanın hitamına kadar re’sen gözetilmesi gerekeceği-