Davalı borçlu aleyhine yapılan takibin semeresiz kaldığı- Alacaklının, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla taşınmazını ortağı olduğu şirkete devrettiğini belirterek tasarrufun iptalini talep ettiği- Mahkemenin, davanın sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının, mahkemece taraflardan mahkeme dışı sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulh sözleşmesi haline getirmek isteyip istemedikleri tekrar sorularak istemleri halinde buna göre, anlaşmaya varılmamış ise sulh protokolundeki kısmi kabul ve feragata göre karar verilmesi; tarafların sulh sözleşmesini mahkeme içi sulhe dönüştürmek istememeleri halinde ise davanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş olduğu; bozmadan sonra mahkemece, davacının alacağının gerçek olmadığı gerekçesi ile (davanın) reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 269/2 uyarınca, itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmeyen borçlunun akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı- Davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda takip dayanağı sözlü akdi açıkça inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü zorunlu olup davalının borcu olmadığı iddiasını İİK'nin 269/c maddesine göre ispatlaması gerektiği ve bu nedenle, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahsedilemeyeceği- Davacı vekilinin “Bizim alacak iddiamız devam etmektedir. Tahliye talebimiz yoktur.” beyanının tahliye talebinden feragat olup olmadığı hususu açıklattırılıp, tahliye talebinden feragat olması halinde HMK. mad. 154/3-ç uyarınca beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak suretiyle feragat beyanının tutanağa geçirilmesi gerekliliği üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
HMK’nın 154 maddesine göre de taraflar, mahkeme dışında yapmış oldukları yazılı bir sulh sözleşmesini mahkemeye vererek ve bu yazılı sulh sözleşmesine göre davada sulh olduklarını bildirmeleri halinde sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiği duruşma tutanağına yazılacağı, bu halde, mahkemeye verilen yazılı sulh sözleşmesinin ayrıca tutanağa geçirilmesine (yazılmasına) gerek olmadığı, çünkü duruşma tutanağında eklendiği yazılı olan belgelerin içeriğinin de tutanak metni hükmünde olduğu, ancak mahkemeye verilen yazılı sulh sözleşmesinin duruşmada tarafların önünde okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflara (veya sulh için yetkili vekillerine) imza ettirilmesi gerekeceği, böylece, mahkeme dışı sulhun, mahkeme içi sulha dönüşeceği-
Ara karar verilmek üzere "gereği düşünüldü" denildiğinde ayağa kalkmaması nedeniyle yaşanan usul tartışmasından sonra salonun mübaşir vasıtasıyla boşaltıldığını, oturmaması için sadece davacı masası tarafında olan sandalyelerin salonun başka tarafına alındığını, mevzuata göre ara karar yazdırılırken tarafların ayağa kalkmasının gerekmediğini, hakimin yargılama faaliyeti esnasında kişisel ve keyfi davrandığını ve avukatların duruşma salonundan çıkarılamayacağından şahsına ve avukatlık mesleğine karşı onur kırıcı davranışta bulunduğu iddiası ile hakim aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddi gerektiği-
Mahkeme dışı sulhe göre karar verilebilmesi için, mahkemeye verilen sulh sözleşmesinin duruşmada tarafların önünde okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflara (veya sulh için yetkili vekillerine) imzalatılması gerektiği-. Mahkemece, taraflardan mahkeme dışı sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulh sözleşmesi haline getirmek isteyip istemedikleri tekrar sorularak ve istemeleri halinde gereği yapılarak, yargılama giderleri için de bir anlaşma olup olmadığı belirlenerek, anlaşmaya varılmamış ise sulh protokolündeki kısmi kabul ve feragata göre karar verilmesi, tarafların sulh sözleşmesini mahkeme içi sulhe dönüştürmek istememeleri halinde ise, davanın esasına girilerek üçüncü kişinin borçlu ile alacaklı arasındaki muvazaa iddialarını da araştırmak sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı mirasçıların, murisleri tarafından çekilen bireysel kredi davalıya borç olarak verildiğinden, bu paranın davalıdan tahsiline yönelik açtıkları davada, davalının duruşma sırasında ve dilekçelerinde beyan ettiği hususlar, aynı konudaki taraflar arasında daha önce görülen tespit davasında, usulüne uygun şekilde tutanağa bağlanarak davalının imzasını içerir ikrar mahiyetinde olmadığından, alacak iddiasını ispat yükünün davacı tarafta olduğu kabul edilerek mahkemece varsa davacının sunacağı deliller toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının sıra cetveline itiraz hakkından vazgeçtiği yolundaki beyanı esas alınarak, sıra cetveline itiraz hakkından, hakkın doğumundan sonra feragat ettiği, bu beyanından dönemeyeceği- Sıra cetvelinin davacı yönünden kesinleştiğinden davacı tarafın bu şekilde kesinleşen sıra cetveline karşı itirazda bulunmakta hukuki yararının olmadığı-