Tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerektiği, bu hususun, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartı olduğu- Banka tarafından tüm hukuki yollar tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceği (BAM Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemi)-
Kredi kullananın kanser hastalığı nedeni ile ölümü hâlinin sigorta teminat kapsamı dışında olmakla birlikte kredi kullananın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun davacı banka tarafından ispat edilmesi gerektiği- Krediye bağlı hayat sigortalarında, sigorta bedelinin asli alacaklısı olan kredi kuruluşunun, sigorta bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi hâlinde, sigorta şirketine karşı dava açmak ve gerekirse (sigorta bedelinin ödenmeme gerekçesinin çok defa riziko şahsı ile ilgili bir sebebe dayandırılması karşısında) sigorta bedelinin ödenmesi için tüketilmesi gerekli tüm yollarını tüketip, olumlu bir sonuç alınamaması hâlinde mirasçılara başvurabileceği- Bu halde açılan asıl ve birleşen davaların erken açılan dava niteliğinde olduğu, bu davaların açılmasında davacının “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağına ilişkindir...
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesi, davacı yararına olmak üzere davalılar ......... ve ...............’nin taahhüdü niteliğinde başka bir deyişle “üçüncü kişi yararına taahhüt” niteliğinde olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 129. maddesinin, “Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.” şeklinde düzenlediği, bununla birlikte aynı Kanun'un 12/2 ve 237. maddeleri gereğince sözleşme konusunun taşınmaz olması sebebiyle bu maddelerde aranan geçerlilik şekline uyulmadan devrin kesin hükümsüz olması sebebiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken somut olaya uygun bulunmayan gerekçeyle yerel mahkemece davanın kabulüne yönelik karar verilmesi ve ............ Bölge Adliye Mahkemesi ....... Hukuk Dairesince davalılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali ve tapu iptali ve tescil isteği- Davacılar davalının bakım borcunu yerine getirmediğinden bahisle sözleşmenin ve tapunun iptali ile adlarına tescilini istemiş olup TBK 129 kapsamında, lehine sözleşme yapılan davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu-
Çekten dolayı borçlu olunmadığına ilişkin menfi tespit davasında, davacı, "davaya konu çekin harici araç satış sözleşmesi uyarınca verilmesi kararlaştırılan çek olduğunu, çekin seri numarasının sözleşmede verilmesi kararlaştırılan çekin seri numarası ile aynı olduğunu, çekin araç satışına ilişkin verildiğini, araçların teslim edilmemesi nedeniyle anılan çekten dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığı" iddia edilmiş ise de, sözleşme davacı ile davalı şirket arasında imzalandığından ve çekte lehdar olarak görünen davalının sözleşmede imzası bulunmadığından, sözleşmede yer alan karşılıklı edimlerin bu davalı yönünden bağlayıcı olmadığı- Sözleşmenin imzalandığı tarihte davalı şirket yetkilisi davalı ile bu davalının kardeş olmasının, davalı kardeşin sözleşmenin içeriğini kabul ettiği anlamına gelmeyeceği- "Harici araç satış sözleşmesinin davalı şirketin yetkilisi davalı tarafından imzalandığı, davalıların kardeş oldukları, menfi tespit talebine konu çek ile sözleşmede teslimi kararlaştırılan çekin seri numarası ve miktarının aynı olduğu, hayatın olağan akışı gereği sözleşme içeriğinin davalı kardeş tarafından bilindiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
TBK. m.129'da üçüncü kişi yararına sözleşmenin tabi olacağı şekil düzenlenmediğinden, tarafların yapmak istedikleri asıl sözleşme için kanun hangi şekli öngörmüşse, bunun üçüncü kişi yararına yapılması halinde de aynı şekle uymanın gerektiği- Gayrimenkul mülkiyetini nakil borcu doğuran ve üçüncü kişi yararına edim yükümlülüğü bulunan sözleşme resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup, davacının müspet zararının tazminini de isteyemeyeceği-
Davacı kredi müşterisinin talebiyle dava dışı 3. kişi lehine düzenlenen teminat mektubunun işlevinin sona erip kredi müşterisi tarafından bankaya iadesinden sonra, 3. kişinin davalı bankadan talebi üzerine, davacı kredi müşterisinin rızası ve haberi olmaksızın, davalı banka tarafından iade edilen teminat mektubunun yerine başka bir teminat mektubu düzenlenip 3. kişiye verildiği ve daha sonra 3. kişinin tazmin talebinin kabulü ile tazmin edilmesinin davacının ticari itibarını sarsan ve manevi zarara uğramasına neden olan uyuşmazlıkta, davacının istirdat talebinin yanında manevi tazminat isteminin de kabulü gerektiği-
Dava, davalı ile dava dışı ... arasında yapılan üçüncü kişi yararına sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin davada, davacı, sözleşme gereğince davacı şirketin eski müdürü ve ortağı olan davalının şirketten ayrılırken şirketin eski borçlarını sözleşme ile üstlendiğini, buna rağmen eski borçlar nedeni ile şirket aleyhine başlatılan 2 adet takipte ödeme yapılmak zorunda kalındığını iddia ederek sözleşmeye dayalı icra dosyasında alacaklıya ödenen paranın davalıdan tahsilini talep etmiş olup sözleşme biçimine bakıldığında ödeme yapıldığı hususunda ihtilaf bulunmadığına göre, davacının yapılan ödemenin sözleşmeye dayanılarak davalıdan tahsilini talep edebileceği-
Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekâlet ücretinin dâhil olmadığı-