Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespitinin büyük önem taşıdığı, gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunduğu, bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği, nitekim bu görüşten hareketle, "kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edildiği, bilimsel görüşlerinde aynı doğrultuda geliştiği-
Türk Medeni Kanunu'nun 988. maddesi; bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur hükmünü öngördüğü-Bir malın zilyedi onu başkasına emanet etmiş olmayıp çaldırma, gasp, unutma gibi bir nedenle elinden çıkarmış bulunuyorsa, üçüncü şahıs böyle bir malı iyi niyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabının geçerli olmadığı, gerçekten Medeni Kanunun 989. maddesi bu konuda açık düzenleme içerdiği- Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyed, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabileceği-
Sahte belgelerle yapılan noter satışının iptali ve tescil talebi istemine ilişkin davada, TMK. mad. 988 uyarınca davacının, aracını rızası ile kiralama şirketine bırakıp, aracın sahte belgelerle iyi niyetli 3. kişi olan davalıya satıldığından, aracın iadesini isteyen davacının satış bedelini, davalı iyi niyetli 3. kişiye ödemesi gerektiği- İyi niyetli olduğunu ileri süren 3. kişinin davacıya karşı açılmış başka bir mahkemede semenin iadesi davası var olup, her iki dosya arasında hukuki irtibat bulunduğundan her iki dosyanın birleştirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Sahte belgelerle yapılan noter satışı nedeniyle satışın iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkin davada, davalı emin sıfatıyla zilyetten taşınır mal iktisap eden iyiniyetli üçüncü kişi durumunda olduğundan, davacıya, davalının ödediği satış bedelini iade etmesi için süre verilip bedel iadesinin gerçekleşmesi halinde davacının isteminin kabul edilmesi gerektiği-
Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tazminat isteğine ilişkindir. Tek bilirkişiden alınan rapora göre imzanın davacının eli ürünü olduğu saptanmış, ancak davacı taraf rapora itiraz ederek Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını istediği halde mahkemece bu istek yerine getirilmeksizin neticeye gidilmiştir. Bu itiraz giderilmeden oluşturulan hükmün, hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Araç satışının iptali ile mülkiyetinin tespiti ve tescili, olmadığı takdirde araç bedelinin tahsili davasında, aracın, dava dışı bir kişiye kiralanıp ve teslim edilip araç malikinin elinden rızası ile çıktığından, davacının ancak bedeli ödemesi suretiyle iade davasının kabul edilip, davalıdan aracını geri alabileceği-
Kötü niyet iddiasının defi değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılmasıyla yolsuz tescil oluştuğunu bilmeyen 3. kişinin iktisabının korunacağı-
Kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin, Medeni Kanun’un 3. maddesinde ifade edilen iyiniyetinin korunacağı-