Davacı-karşı davalı kadının, erkeğin telefonundan elde ettiği mesajlaşmalar ve kayıtlara ilişkin Cd'nin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, dosya kapsamında bu delilin hukuka uygun şekilde elde edildiğine dair bir ispat aracının da bulunmadığı, bu nedenle erkeğe sadakatsizlik eyleminin kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak erkeğe yüklenen hakaret eyleminin süreklilik arz etmesinin yanında erkeğe yüklenen eşinin küçük düşürme eyleminin de üçüncü kişilerin yanında sürekli eşine karşı agresif davranması suretiyle gerçekleştiği nazara alındığında tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olaylarda erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığından tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatın hakkaniyet göre tekrar değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı kurumun, 01.10.1999-04.05.2006 tarihleri arasında davacının yaşlılık aylığından kesilmesi gereken %15 sosyal güvenlik destek primlerinin iadesini talep ederken, gecikme zammı ile birlikte tahsilini isteyip istemediği dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılamayan somut olayda; mahkemenin; davacı avukatın davalı şirkette sigortalı çalıştığı dönem bakımından (01.10.1999-04.05.2006 tarihleri arasındaki dönemden) sorumlu olduğu ve mükerrer prim ödemesinin mümkün olmadığı hususu dikkate alınarak, Kurum tarafından bu tarihler arasında tahakkuk edilen sosyal güvenlik destek primi sorgulanarak, gecikme zammının talep edilen prim miktarlarının içerisinde olup olmadığı açıklığa kavuşturularak, Kurumun davacı adına hangi dönemler için borç çıkarıp, çıkarılan borcun asıl alacak, gecikme zammı ya da faize ilişkin olup olmadığının şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortaya konularak karar vermesi gerektiği- Gerekçeli kararda; dava tarihinin farklı olarak gösterilmesinin yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir hata olarak kabul edildiğinden ayrıca bozma nedeni yapılamayacağı-
Davacı-alacaklının takip talebinde borcun sebebinin herhangi bir faturaya dayandırılmadığı, borcun sebebi kısmında “takip yolu listele, takip dayanakları, takip yolu dilekçe açıklaması” ifadelerinin yer aldığı, icra müdürlüğünce düzenlenen ödeme emrinde ise; borcun kaynağı kısmında “11.02.2011 tarihli 8.843,63 TL tutarında fatura” açıklamasına yer verildiği, icra dosyasında ihtarname fotokopisine ve arkasına eklenen cari hesap hareketi listesine takip talebinde ve ödeme emrinde yer verilmediği, borçluya gönderilen tebliğde “bu zarfta örnek 7 ödeme emri vardır” açıklamasının yer aldığı, borçlu vekilinin borca itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında; ilamsız icra yolunda borcun kaynağı ile ilgili bir belgeye dayanma zorunluluğunun olmaması, İcra müdürünün sınırlı inceleme yetkisi, ödeme emrinin takip talebine uygun olarak düzenlenmemesi ve icra müdürünün işleminin usulsüz olduğu yönünde bir şikâyet yoluna başvurulmaması, borçluya yalnızca ödeme emrinin gönderilmiş olması, itirazın iptali davasının icra takibinin devamı mahiyetinde ve ona sıkı sıkıya bağlı bir dava olması hususları değerlendirildiğinde bu durumun maddi hata olarak değerlendirilemeyeceği-
Dava dilekçesinde davacı isminin yanlış yazılmasının kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu ve davacı isminin dava dilekçesi içeriğine göre düzeltilmesinin HUMK’nun 80. maddesi uyarınca hasım değiştirme olarak kabul edilemeyeceği, hal böyle olunca, mahkemece karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği istemi kabul edilerek işin esasına girilmesi" gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuş olup mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma sonrasında verilen karar başlığında davacı olarak ..... isminin yazıldığı ve bu hususun değiştirilmediği anlaşılmış olup anılan bu hususun usul ve yasaya aykırı olduğu- Ödeme defi her zaman ileri sürülebilir def'ilerden olduğundan mahkemece anılı nedenin araştırılarak sonucuna göre hüküm tesisinin gerektiği-
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davacının tavzih dilekçesi ile dava konusu edilmeyen bir kısım ziynet eşyalarını da dava konusu haline getirmesinin mümkün olmadığı, bu talebin; HMK'nın 183. maddesindeki açık yazı hatası olarak da kabul edilemeyeceği- Mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak tavzih dilekçesine istinaden dava konusu olmayan ziynetler yönünden de hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Takip talebi ve ödeme emrinde asıl alacak miktarının "1.543.591,00 TL" olarak gösterildiği, ancak takip konusu alacağın sebebi olarak gösterilen kredi sözleşmesi hesabının kat edilmesine ilişkin olarak alacaklı tarafından borçlulara gönderilen ihtarnamede bahsi geçen kredi sözleşmesi nedeniyle kullandırılan kredi tutarının "15.435,91 TL" olduğunun bildirildiği anlaşıldığından, alacaklının alacağın "15.435,91 TL olduğu"na ilişkin kabul beyanı da nazara alınarak, takip konusu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borç aslının 15.435,91 TL olduğunun, takip talebi ve ödeme emrinde asıl alacak olarak 1.543.591,00 TL'nin yazılmasının ise rakamlar arasına konulan nokta işaretinin yanlış konulması nedeniyle maddi hatadan kaynaklandığının ve bu durumun düzeltilmesinin her zaman mümkün olduğunun, alacaklının şikayete konu talebinin alacağın bir kısmından feragat niteliğinde olmadığının kabulü gerektiği-
Çaplı taşınmaza ve kadastral yola vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkin dava dilekçesi ekinde isim benzerliği sebebiyle yanlış vekaletnamenin sunulmasının ve davacının TC kimlik numarasının yanlış yazılmasının maddi hatadan kaynaklandığı ve bu durumda taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile "bu kimlikteki kişinin davacı olmadığı" gerekçesi ile "davanın husumet yokluğundan reddi"ne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tarafların dilekçelerinde yaptıkları maddi hata niteliğindeki yanlışların sonradan düzeltilmesi mümkün olduğundan, (HMK. mad. 183) davacının talep miktarına ilişkin yanlışlığın "maddi hata" niteliğinde olduğu; sehven yazıldığı bildirilmesine rağmen, dava değeri üzerinden peşin harcın tamamlanmaması nedeniyle, HMK. mad. 150 gereğince "davanın açılmamış sayılması"na karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Parsel numarasında yapılan yanlışlığın esasa müessir olmadığı ve HMK. mad. 114 gereğince, davalının rızasına bağlı olmaksızın, aynı Yasanın 183. maddesi gereğince her zaman düzeltilmesinin olanaklı olduğu- Parsel numarasında yapılan hatanın düzeltilmesi için, "ıslah" yapılmasına gerek bulunmadığı- Davacı da, gerekli düzeltme talebinde bulunduğuna ve keşifte doğru parseli gösterip, doğru parsel üzerinde keşif yapıldığına göre, mahkemece, davacının davasının mirasbırakandan intikal eden parselin üçüncü kişilerden satın alma yolu ile edinilen diğer parsellerle birleşerek oluşan parselle ilgili olduğu gözetilerek, muristen davalıya temlik edilen taşınmazın tevhit parseline oranlanarak ve davacının miras payı da nazara alınarak, gerekirse bilirkişi incelemesinde başvurularak birleşerek oluşan sayılı parsel bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • kayıt gösteriliyor