Tanık isminin yanlış gösterilmesinin maddi bir hataya veya kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığının anlaşılması halinde, ilgili tanığın dinlenilmesi gerektiği- Mahkemece yapılacak iş, kadının tanık listesinde bildirdiği tanık ile dinletilmek istediği kişinin aynı kişi olup olmadığı araştırılarak, gerekli görülür ise zabıta araştırması da yapılıp aynı kişi olduğunun anlaşılması halinde dinlenilmesi gerektiği-
Vasiyetname ve içeriğini usulüne uygun tebliğ yoluyla ...1997 tarihinde öğrenen davacı için 10 yıllık zamanaşımı süresinin de bu tarihte işlemeye başladığı, 743 s. TMK m. 580 (4721 s. TMK m. 602) uyarınca, vasiyet alacaklısının dava hakkının kural olarak ölüme bağlı tasarrufu öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı- "Vasiyet alacaklısının TMK m. 602'de düzenlenen dava hakkına ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı vasiyetnamenin açılması dava dosyasının kesinleşme tarihi olduğu, henüz kesinleşmeyen bir vasiyetin infazı da mümkün değilken zamanaşımına uğradığından da bahsedilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlığın; eldeki davada, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanılıp dayanılmadığı, buradan varılacak sonuca göre vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-
Adi ortaklığın tasfiyesine dair sözleşme uyarınca tapu iptali ve tescil istemi- Davacının ibraz ettiği tasfiye belgesinin davalı tarafa tebliğ edilmediğinden, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının uygulanabilirliği bulunmadığı- Davalı/karşı davacının bildirilen delillerle kendisinde bulunan tasfiye sözleşmesi uyarınca cevap dilekçesinde "davacının talep ettiği taşınmazın (7) numaralı daire olmadığı" yönünde beyanda bulunduğu, bu nedenle daha sonradan "davacı tarafından ibraz edilen tasfiye sözleşmesine ekleme yapıldığını" ileri sürmesinin savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği- Davacı tarafından ibraz edilen belgedeki yazının farklı fiziki özellikte bulunduğu, adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında dava konusu dairede hak sahibi olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından, davacı/karşı davalının istinaf başvurusunun tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık; davacının sunmuş olduğu 10.01.2018 tarihli dilekçenin İlk Derece Mahkemesince “cevaba cevap dilekçesi” niteliğinde olduğu kabul edilerek hüküm kurduğu karara karşı; davalı tarafından, Mahkemenin bu tespitine ilişkin açık istinaf sebebinin ileri sürülmediği ancak dilekçenin “cevaba cevap dilekçesi niteliğinde” kabul edilmesinin hukuki sonucunda doğan kusur belirlemesine karşı istinaf edildiği anlaşılan eldeki davada Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede bu dilekçenin “cevaba cevap dilekçesi” niteliğinde olmadığı hususunun resen gözetilip gözetilemeyeceği noktasında toplanmaktadır..
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) 07.07.2021 tarihli, 608 sayılı kararı ve HSK 1. Dairesinin 08.07.2021 tarihli, 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı üzerine Sakarya ilinde asliye ticaret mahkemesinin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği somut olayda; eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu-
Davacının dava dilekçesinde boşanmanın eki niteliğinde olan maddi-manevi tazminat talep etmemesi nedeniyle mahkemece verilen ilk kararda sadece boşanma yönünden davanın kabulüne karar verildiği ve tazminatlar yönünden hüküm kurulmadığı, taraf teşkili sağlanmadan yapılan yargılama sonucu verilen karar bozulup, dava dilekçeler aşamasına kadar geri çekildiğinde ise davacı tarafça o tarihte yürürlükte bulunan HMK.’nin 141/1’inci maddesi uyarınca bozma kararından sonra iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağına takılmadan, iddiasını genişletip boşanmanın fer’î niteliğindeki maddi-manevi tazminat talebinde bulunmasında usule aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla bu talepler bakımından bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda verilen kararda boşanma ve davacı tarafından yasal süresi içerisinde usule uygun şekilde ileri sürülen maddi-manevi tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesinin zorunluluk olduğu, hal böyle olunca bozma öncesi yargılamada zaten talep etmemiş olduğu tazminatlar yönünden davacının kararı temyiz etmemesi nedeniyle “tazminatlar yönünden davalı yararına” usuli kazanılmış hak oluşacağından bahsedilemeyeceği-
Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşıldığından tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak; kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup..
Dava dilekçesinin davalıya tebliği usule aykırı olup, dilekçeler aşaması henüz tamamlanmadan mahkemece ön inceleme yapılması ve tahkikata geçilmesinde yasal olanak bulunmadığı- Mahkemece, kendisine usule uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeyen davalı tarafça, daha sonradan davaya muttali olduğu bildirilerek sunulan cevap dilekçesinin, HMK. 136 uyarınca iki hafta içerisinde cevap verebileceği şerhi ile birlikte davacı tarafa tebliği ile dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanması gerektiği-