Kadının eşine hakaret etmesi, ona aşağılayıcı sözler söylemesi; buna karşılık kocanın da eşine şiddet uygulaması, eşi ve çocuğu ile ilgili birlik görevlerini yerine getirmemesi ve eşine aşağılayıcı sözler söylemesi halinde kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü ile kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına ve özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminat hükmedileceği-
Somut olayda, tarafların daha sonra düğün yapılmak üzere nikah aktini yaptıkları, davalı-davacı kadının düğünün yapılması için makul sayılabilecek ekonomik isteklerde bulunması ve bunun koca tarafından karşılanmaması sonucu düğünün yapılamadığı, bu suretle birlikte yaşamın oluşturulamadığı ve kusurun tamamen davacı-davalı kocada olduğu, bununla birlikte kadının kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilebilecek bir durumun oluşmadığı-
Boşanmanın fer'i niteliğindeki kusura bağlı mali talepler yönünden, mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilse bile ; toplanan delillerle fiili ayrılık döneminde davacı kocanın kusurlu bir davranışı kanıtlanamaz ise, ilk davayı açarak boşanma sebebi yaratan davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulünün gerekeceği-
Kadının ihtara rağmen, haklı bir sebep bulunmaksızın ortak konuta dönmemiş olmasının; boşanma sebebi olarak kabul edilse de, kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı ve manevi tazminatı gerektirmeyeceği-
Manevi tazminatın bölünemeyeceği, daha sonra mahkemeye sunulan dilekçe ile manevi tazminat miktarının arttırılamayacağı-
Boşanmada manevi tazminatın amacının; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği-
Davalı tarafın emekli olduğu, sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu bu nedenle davalı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği-
Somut olayda, tarafların anlaşmalı olarak boşandığı fakat karar kesinleşmeden, davacı kadının eşinin kendisini aldatması sebebine dayanarak, davalı-davacı kocadan manevi tazminat talep ettiği, bu talebin ise boşanmanın eki niteliğinde olmadığından nispi harca tabi olduğu-