Taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari sayılacağı ve davacıların alacağın avans faizi ile tahsilini isteyebileceği-
Fesih iradesiyle birlikte sözleşme sona erdiğinden, bu sözleşmeye dayalı olarak talep edilebilecek alacak ve borçların da muaccel hale geldiği- Muaccel bir alacağın TBK m. 139/2 uyarınca çekişmeli olsa da takas olarak ileri sürülebileceği-
Dava, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir...Mahkemece kararın gerekçe kısmında, hükmedilen bedele daha önceden temerrüde düşürülmediklerinden dava tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesi gerektiği kabul edilmiş olmasına rağmen hüküm kısmına bu gerekçenin yansıtılmayarak, ödeme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi, yine gerekçe kısmında tam sorumluluğa ilişkin hesaplanma yapan bilirkişi raporundaki bedelin gösterilerek hüküm fıkrasında yarı yarıya sorumluluk esasına göre hüküm tesis edilmesi, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturularak HMK'nın 297. maddesine aykırı davranılması doğru olmamıştır. İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekirken mahkemece davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulması doğru görülmemiştir. Davalı yükleniciler tacir olup, 6102 sayılı TTK'nın 19/2. maddesi gereğince taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm yoksa diğer taraf için de ticari iş sayılır ve dava konusu alacak için ticari faiz istenebilir.
Tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedeceği- İşin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmeyeceği- Yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerektiği- Asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olmasının açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturduğu- Eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olmasının zorunlu olduğu- Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan yargılamanın en kısa sürede ve usul ekonomisi gözetilerek, yargılamada gelinen aşama da dikkate alınmak suretiyle, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken tarafların niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığı, kararın bozulması gerektiği-
Davalıların, kooperatif adına satın aldıkları hayvanların ücretini ödememesi, alacak davası- Ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olduğu davanın açıldığı yerde müstakil asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından davaya asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerektiği, dava dilekçesinde "ticaret mahkemesi" sıfatıyla dava açıldığından söz edilmemesinin veya mahkemenin davaya "ticaret mahkemesi" sıfatıyla baktığına dair ara kararı vermemiş olmasının hükmün görev yönünden bozulmasını gerektirmeyeceği-
Uyuşmazlık konusu olan imâl ve inşa işi tarafların ticari faaliyetleri ile ilgili olduğundan, TTK'nın 19. maddesi gereğince ticari iş olup aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince taraflardan birisi için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri içinde ticari iş sayılacağından, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2/II. maddesi gereğince davacı yüklenici avans faizi talep edebileceğinden ve bu davada da ticari faiz istenildiğinden, mahkemece yasal faize karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK. 40 uyarınca, alacaklının iade etmesi gereken miktardan haberdar edilmesinin bir muhtırayla sağlanması gerektiği- Alacaklının muhtıra tebliğine rağmen bu parayı iade etmemesi hâlinde temerrüdün oluşacağı ve kendisinden "yasal faiz" istenebileceği- Borçlunun "ödeme tarihinden itibaren faiz" isteğinin "genel mahkemede" açılacak ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı- Alacaklının iade etmesi gereken paraya, muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren (muhtıra ile süre verilmiş ise bu süreden sonra) uygulanacak faiz oranı "yasal faiz" olup, takip hukukuna göre gerçekleştirilen eski hâle iade içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin "ticarî iş" olduğu dikkate alınarak faiz oranının belirlenemeyeceği-
Davanın tarafları arasında "Gıda Denetimine Destek Projesi kapsamında 70 adet araç ile bu araçlarda görevlendirilecek 69 adet sürücü kiralama hizmet alımı" başlıklı sözleşme düzenmiş ve başlıkta kiralamadan bahsedilmiş ise de kiralanan araçların beraberinde sürücü hizmetinin de alınması hususunda anlaşıldığı açıktır. Ancak, insan unsurunun kira sözleşmesine konu olamayacağı gözetildiğinde karma nitelikteki işbu sözleşmede yanlar arasında kira ilişkisinin değil, hizmet alımı unsurunun ağır bastığının kabulü gerekeceği-